Annette Neuffer - Hepster. İlk izlenim...
Hepster "koku" olarak benlik değil ama "parfüm" olarak benlik. Kendi zevkim için koku bütünlüğünde turunç ve portakal çiçeği biraz daha az olabilirdi misal. Ama markanın parfüm işleyiş tarzını göz önüne aldığımda Parfumo.net de de en iyi parfümlerden biri olarak geçen Narcissus Orientalis parfümü tam kalemim olabilir gibi geldi. Hepster'ın işçiliği yani kompozisyon ve notaların dağılımı çok incelikli, üzerinde özel uğraşıldığı belli. Parfümü sıkıp notaların ortaya çıkışını, daldan dala atlayan zengin değişimini pür dikkat takip edilecek bir parfüm olmuş.
İlk sıktığımda şaşırdım çünkü koku extrait olmasına karşın dolgunluk hissiyatı EDT gibiydi, ham madde kalitesi gayet iyi olsa da notalar Ensar ya da Areej gibi parlayarak doyuma ulaşmaktan uzak. Bu eleştiri değil zira bilinçli tercih edildiği açık: Neuffer'in açıkladığına göre eski erkek parfümleri gibi centilmen yeşil bir parfüm yapma düşüncesi ile yola çıkmış, sonuç olarak eski erkek kokularında extrait formu yoktu ayrıca centilmen bir koku çok yoğun olmazdı, yani parfümün çıkış noktası bu olduğundan ve böyle pazarlandığından gayet olağan karşıladım. Hem ortaya çıkışıyla hem de kompozisyonuyla yoğun bir parfümle karşı karşıya olmamak normal.
Parfümde güçlü olan notalar da hali hazırda kuvvetli notalar değil, olanlar da seyreltilmiş; absolute güçlü çiçekler ya da öd gibi parfümü ele geçirebilen notalar yok; notaları amaç değil araç kullanıp işbirliği içinde davranıyorlar, yani her notanın bir rolü var kimse rol çalıp öne çıkmıyor. Çok fazla oyuncu dağılımı olduğu içini de extrait gibi hissettirmiyor zaten, parfüm içinde parfüm izlemini uyandırmayı amaç ediniyor.
Kompozisyon oldukça yönlü ve her nota buram buram doyurmasa bile notaların büyük kısmı seremoni misali kendini teker teker başarılı şekilde kendini gösterip hissettiriyor. Kah 80'ler aromatik füjerinden fırlamış tozlu maskülen lavanta alıyorsunuz kah retro havayı modernleştiren dokunuşu sağlayan Peety'deki gibi dolgun bir acı turunç. Portakal çiçeğine biberiye dahil olduğunda ise Bruno Fazzolari Five'ı uzaktan çağrıştırdı. Bir farzda sakızın ve reçinenin yapışkan tatlılığı da kendini gösterip egemenlik kuruyor... Kuru sedir başta olmak üzere odunsu yapıya eşlik eden taze ardınç meyvesi de alıyorsunuz vetiverin ortaya çıkışını da. Başka notalar ve taban notalar da aldım. Birçok parfümü bir anlığına ufaktan hatırlatıyor ama hiçbirine de öyle anlamıyla benzemiyor. Kompleks daha doğru bir tabirle "Kaleidoscopic" yapısı var. Bütün değil ayrı zamanlarda kendini gösteriyorlar.
İlk sıktığımda yoğun hissetmemiştim ama ikinci sıktığımda yoğun karanlık bir notanın gölgesini net hissettim, bir yerden tanıdık gelen ama "budur" diyecek denli net aşina olmadığım bir notaydı bu. Yine röportajda Neuffer Hepster'da Hyraceum dokunuşu olduğundan söz etmiş, hayvansalları kokusal olarak sevdiğini ama diğer hayvansal notalar zalimce üretildiği için Hyraceum'u tercih ettiğini belirtmiş -fosil misali olduğu için seri üretimi yok ve etik açıdan problemli değil-. Bu nota Masque Montecristo ve birçok Sultan Pasha attarın belirgin biçimde kullandığı bir nota olduğundan yakalamam zor olmadı, evet hayvansallık var ama hayvansallık civet ya da misk gibi değil, fosilleşmiş bir hayvan kalıntısından elde ediliği için hafif yanık, taşımsı - kömürümsü bir havaya sahip bu nota ve bende parfümün başında net kendini gösterdi.
Bu değişken yapı tarzı aslında bazı vintage kadın extrait parfümlerinde gözlemlenebiliyordu, vintage erkek kokuları ise daha düz olur genelde, pek kıvrımlara sahip değildir. Hepster vintage erkek kokularındaki centilmenliği muhafaza ederken kadın parfümlerindeki zenginliği ve kıvrımları eklemeyi başaran bir çalışma olmuş. Kokuda bana uyman taraflar olsa da taktir ettim kendisini.