İlk Defa Deneme Fırsatı Bulduğunuz Parfümler

Cale Fragranze Mistero

Açılışında fazlaca isli ve köksü bir vetiver var, bol bol is, yanan yapraklı ağaç dalları ve köksü, yanmış olmasına rağmen ıslak hissettiren vetiver. Çok kısa süre sonra issi havanın sebebi olan buhur tarzı reçineler belirginleşiyor. Bu kısımda yanan ağaç dalları sönüyor; dallarda yanmadan kalabilmiş ağaç yapraklarının sağladığı oldukça yeşil, hafif mentol hissi uyandıran ferah balzamik hava ve sönmesine rağmen üstünde hala ince ince dumanı tüten ağaç dallarından oluşuyor bu kısım. Açılışı kadar şaşırtıcı olmasa da bu kısmın da bir rolü var, bağlantı olarak görüyorum biraz burayı.

Yaklaşık bir saat içerisinde sıcak ve çok azıcık animal gövdeli bir misk tabanında kuru oud ve muskat cevizi ya da tonka gibi bir yardım ile oluşturulduğunu düşündüğüm oldukça dengeli romsu şekerliliği ile güzel bir ters köşeye dönüşüyor Mistero. Bu kısım daha misk düzlemli vanilik, tatlı ve oldukça tok.

Açılıştaki kasvetli issi rutübetli yosunsu karanlık reçineli kısım balzamik severleri oldukça mutlu edecektir. Ters yüz olan kısım daha genel beğeniye uygun sanki, bence oldukça lüks ve dikkat çekici bir duruşu var ilgilenenleri için. 3 Sprey sıktığımda oud ve romlu kısım daha belirgin olmuştu, laden de net hissettiğimi anımsıyorum, bu denememde 2 sprey uyguladım ve daha balzamik yöne eğilimli oldu tenimde Mistero. Anlaşılacağı üzeri dozajlamaya göre de değişken bir koku.
 

asaid

Meşe Yosunu
Ajmal - Patchouli

ekşi limon-misk-ud ile açılıyor, misk ve ud sentetik ama kalitesi hissediliyor. Ud bilinçli olarak aynı markanın Patchouli Wood'undaki kullanımına büyük benzerlik taşıyan fakat daha az kirli şekilde kullanılmış. Hafifçe Ursa'daki kullanımı andırıyor. Alışkın olmayanları muhtemelen rahatsız edecektir. Misk de uriner değil, hafif çiçeksi tatlılık verecek şekilde parfümün üst ve orta kısımlarının tatlılığını yumuşak gül ile veriyor. Paçuli her bölümde olmakla birlikte ilk başta geride, sonra limon ve miskin geriye çekildiği ortalarda en önde kendini gösteriyor. Tonka çok tozlu ve tatlı olarak yok, yine de orta kısımdan itibaren tatlılığı sağlamada miskin üstüne çıkıyor. Gül-Misk 3.saatin sonunda bitiyor, Paçuli başta olmak üzere ilk baştaki kirliliği azalmış Ud ve çok az tatlı Tonka bundan sonra en etkili notalar.
Başlangıcı çok güçlü, karmaşık ve yoğun, sonradan kendini dizginliyor. baştan sona gerçekten "Purely Orient"(al). Türkiye'de çoğu kişi tarafından kabul göremeyebilir
Udun kirli kullanımına alışkın olmayanlar baş kısmını sevmeyebilir, ortalardan itibaren Paçuliye düşkün olan kişilerin seveceğini düşünüyorum. Başlangıç hariç çok süslü olmayan bir paçuli, sade ve kaliteli. benim beklentimi karşıladı açıkçası. vetiver daha çok hissetmeyi umuyordum ama belki açılış kısmında biraz var sonda hiç hissedemedim. Vanilya-Sedir-Sandal bahsi geçecek kadar hissedemedim. Muskat-Fesleğen ancak ortalarda kokuyu iyice içime çekince hissedebiliyorum. kaliteli içerikli çok gerçekçi bir odunsu paçuli, palisander iyi bilemiyorum ama odunsuluğunda önemli bir paya sahip olduğu çok açık.
 
Parfum d’ Empire Fougere Bengale

Saman ile kurulaştırılmış Coumarin hissi ile toklaştırılmış, Ceviz Kabuğu kadar sert ve Çürük Ceviz İçi kadar acı issi küllük gibi tütün ve tanımlayamadığım yardımcı oyuncularla oluşturulmuş; Ahır İlüzyonu yaratacak kadar hayvansal bir deri akoru. Uzun bir süre bu şekilde devam edip yavaşça animalik enfes bir miske dönüşüyor.

Deri bir tütün kesesinde taşınan; viski ile yıkanmış Golden Virginia’ vari kupkuru ve kopkoyu tütün yaprakları. Bu tütün yapraklarının arap kağıdı ile sıkıca incece sarılması ve tüketilip önündeki camdan kalınca kül tablasına kardeşlerinin yanına dik bir şekilde basılması. Tablanın yanında; ne kadar eğim verilirse verilsin kesinlikle bardaktan dışarı çıkamayacak kadar viski barındıran viski bardağı ve bu odadan hiçbir cam pencere açılmaksızın acele ile çıkılmış olması durumu.

Aslında bakarsanız sigaradan daha çok, İsveç’ de Snus, Türkiye’ de Maraşotu denilen cigaretta türevi şeylerin kokusu Tabac Tabou. Bana ilginç bir şekilde ceviz ve demlenip işi bitmiş kurumuş poşet çay çağrışımları da yaptı. Galiba şimdiye kadar en beğendiğim Tütün Merkezli kokuyu denedim. Sert sevenler denemeli. Benzettiğim daha derli toplu ve efendi olanı hatırladığım kadarıyla Par Amour Pour Lui idi, ama bunu tekrar deneyip yazsam daha iyi olacak.

Snus ile İsveç’ de yaşayan bir arkadaş vasıtasıyla tanıştım. Arkadaş bu ürünü kullanıyordu ve sorduğumda Türkiye’ deki Maraşotunun aynısı olduğunu söyledi ve daha önce bunu deneyimlemiş arkadaşlarım da bunu doğruladı. Maraşotu ile daha önce de karşılaşmış, ancak “maraşotu kokladım” olmasın diye uzak durmuştum. Arkadaşımın Snus Tabakasını kokladım ama, koku hafızamın bana hatırlattığı kadarı ile bağdaştırdım. Forum Nickimin altında “Müptezel” adlı bir ibare oluşup yer almasın diye de bu eki paylaşmak istedim.


@Debussy e Ozan hocam vur demiştik de sen öldürdün ama sanki 😂
 
Son düzenleme:

Debussy

Moderator
Yönetici
Parfum d’ Empire Tabac Tabou

Saman ile kurulaştırılmış Coumarin hissi ile toklaştırılmış, Ceviz Kabuğu kadar sert ve Çürük Ceviz İçi kadar acı issi küllük gibi tütün ve tanımlayamadığım yardımcı oyuncularla oluşturulmuş; Ahır İlüzyonu yaratacak kadar hayvansal bir deri akoru. Uzun bir süre bu şekilde devam edip yavaşça animalik enfes bir miske dönüşüyor.

Deri bir tütün kesesinde taşınan; viski ile yıkanmış Golden Virginia’ vari kupkuru ve kopkoyu tütün yaprakları. Bu tütün yapraklarının arap kağıdı ile sıkıca incece sarılması ve tüketilip önündeki camdan kalınca kül tablasına kardeşlerinin yanına dik bir şekilde basılması. Tablanın yanında; ne kadar eğim verilirse verilsin kesinlikle bardaktan dışarı çıkamayacak kadar viski barındıran viski bardağı ve bu odadan hiçbir cam pencere açılmaksızın acele ile çıkılmış olması durumu.

Aslında bakarsanız sigaradan daha çok, İsveç’ de Snus, Türkiye’ de Maraşotu denilen cigaretta türevi şeylerin kokusu Tabac Tabou. Bana ilginç bir şekilde ceviz ve demlenip işi bitmiş kurumuş poşet çay çağrışımları da yaptı. Galiba şimdiye kadar en beğendiğim Tütün Merkezli kokuyu denedim. Sert sevenler denemeli. Benzettiğim daha derli toplu ve efendi olanı hatırladığım kadarıyla Par Amour Pour Lui idi, ama bunu tekrar deneyip yazsam daha iyi olacak.

Snus ile İsveç’ de yaşayan bir arkadaş vasıtasıyla tanıştım. Arkadaş bu ürünü kullanıyordu ve sorduğumda Türkiye’ deki Maraşotunun aynısı olduğunu söyledi ve daha önce bunu deneyimlemiş arkadaşlarım da bunu doğruladı. Maraşotu ile daha önce de karşılaşmış, ancak “maraşotu kokladım” olmasın diye uzak durmuştum. Arkadaşımın Snus Tabakasını kokladım ama, koku hafızamın bana hatırlattığı kadarı ile bağdaştırdım. Forum Nickimin altında “Müptezel” adlı bir ibare oluşup yer almasın diye de bu eki paylaşmak istedim.


@Debussy e Ozan hocam vur demiştik de sen öldürdün ama sanki 😂
😂 Eline sağlık çok güzel yorum, Motorhead cuk oturmuş :D Bu arada benim hatam Tabac Tabou değil o, etiketi olmayınca ve parfümleri uzun süre kullanmayınca yanlış anımsadım; sen saman, çay ve sert deyince dank etti yorumladığın parfüm aslında Parfum d’ Empire Fougere Bengale olabilir, pardon, keşke yollamadan önce bir koklasaydım tekrar, neyse ki fark ettim yoksa şişeli Tabac Tabou alıp şok olabilirdin :ROFLMAO: İşte Fragrantica'daki notalara ve diğer yorumlara bakmadan özgün inceleme yapmanın avantajı, eline sağlık tekrardan(y)
 
Son düzenleme:
😂 Eline sağlık çok güzel yorum, Motorhead cuk oturmuş :D Bu arada benim hatam Tabac Tabou değil o, etiketi olmayınca ve parfümleri uzun süre kullanmayınca yanlış anımsadım; sen saman, çay ve sert deyince dank etti yorumladığın parfüm aslında Parfum d’ Empire Fougere Bengale, pardon, keşke yollamadan önce bir koklasaydım tekrar, neyse ki fark ettim yoksa şişeli Tabac Tabou alıp şok olabilirdin :ROFLMAO: İşte Fragrantica'daki notalara ve diğer yorumlara bakmadan özgün inceleme yapmanın avantajı, eline sağlık tekrardan(y)
Ahah 😂 Ufak bir edit yapmam gerekecek o halde, pramit şimdi bakınca tam oturdu yalnız 😂 Tabac Tabou nasıl acaba 😂
 
Acqua di Parma Colonia Mirra
Markanın imzası haline gelmiş parlak narenciyelerle açılıp sonrasında yumuşak baharatlar,hafif dumansılık ve ılık tatlı amberin mürün etrafını çevrelediği güzel bir parfüm olmuş.Her ortama uyabilecek modern maskülen yapısı,rafine içeriği ve performansı ile imza olabilecek bir parfüm.Kör alış yaptım ve asla pişman olmadım.
Markanın bu kahverengi şişelerini hep beğenmişimdir ancak ne yazık ki siyah şişelerde EDP olarak sunulmaya başlandıktan sonra bu seriyi sonlandırdılar ve bu koleksiyondan bazıları siyah şişelere geçemedi yani üretimi durduruldu.Mirra da onlardan biri
 
L'artisan Mechant Loup

Yanık bal ve şekersi karamelize meyankökü ile cilalı eski bir ahşap eşyayı andıran gövdeli ve tok açılış ardından hafif kekremsi, acı ve tatlı zıtlıklar barındıran, pekmezsi ve aynı zamanda oldukça tok bir düzleme oturuyor. Açılıştaki bal ve meyan ile oluşan akorun oturmasıyla acımtrak sedir tonları hissediliyor.

Artan tonkavari toklukla birlikte kısa kısa otlar çimler ve seyrek seyrek çiçekler ile konumlanmış bir patika haline geliyor Mechant Loup. Hatta bu çimler üzerinde odun talaşları ve ağaçlardan düşmüş sert kozalaklar bulmak da gayet mümkün.

Acı-Tatlı çizgisinin gittikçe tatlıya doğru kaymasıyla birlikte minik minik tınlayan tatlı sandal odunu dumanı ile vedasını gerçekleştiriyor.

Mechant Loup; Acı-Tatlı gibi zıtlıkları ve Yeşil-Kahverengi kontrastları bünyesinde barındıran, Tonka-Coumarin olduğunu düşündüğüm etki ile birlikte fujer tınılara da sahip olan başarılı bir mini tematik ve mini bir gourmand. Mini diyorum çünkü tene biraz fazla yakın davranıyor. Açılışındaki Meyan ve Bal ikilisiyle yine fırına bir şeyler mi girecek diye düşündürse de hiç öyle olmadı bu sefer ki buradaki bal kullanımı gördüğüm en minimal bal kullanımı.

Yine Mechant Loup; Sabit bir kütük üzerinde kırılmış odunların kısa çimlerin üzerine bıraktığı kalıntıları ve bir takım kozalak olarak aklımda yer edecek. Ben oldukça başarılı ve sevimli buldum, giymeye de çalışacağım ve bundan da muhtemelen keyif alacağım. Herkese önermem, öneremem; ama gurme ve fujer izler taşıyan tematik bir sedir kokusu yine de farklı olabilir gibi. Bu arada Mechant Loup için fındıktan fazlaca söz edilmiş; fındık denilebilecek bir tokluk mevcut, fakat ben o şekilde yorumlayamadım. Fındık temalı bir koku da koklamadığım için bu kokuda onu bulamadım. Yersiz, abartı bir örnek görebilirsiniz belki ama; elimde 0.1 ml kadar spreysiz sürmeli şişede Areej Baikal Gris var. Her gün plastik aparatı üzerinden koklarım. Bence buram buram yağlı yağlı fındık kokuyor. Benim fikrim tabii. Eğer fındığa dair bir şey söylemek de gerekirse ki az önce biraz bahsettim; ben Mechant Loup’ da fındıktan daha çok fındığın habitatını hissettim diyebilirim galiba. Ek olarak; oldukça sıcak aynı zamanda da susuzluk yaratacak kadar kupkuru bir odun kokusu olmasına rağmen bence ilkbahar ve çok sıcak olmayan yaz günlerinde de kullanılabilir.

 
Serge Lutens Vetiver Oriental

Çikolata gibi kokan iris çiçeği ile tatlı, çikolatalı, tozlu ve topraksı, soğuk bir başlangıcı var. Yayılımda tozlu ve çikolatalı iris etkin iken tatlı yapının merkezine yaklaştığımızda tok, rutübetli ve rutübet kaynaklı nemli hissettiren SANTAL odunu gövdesi belirgin. Gövdedeki sandal odununun yosunlaşmasıyla birlikte artan küf ve nem hissi ile sandal tarifi oldukça ekşileşiyor; buruk bir odunsu gövdeye dönüşüyor.

Kısaca; soğuk ve melankolik, tozlu ve tatlı, çikolatamsı etli çiçek yaprakları, sandal odunu ve onu küflü bir etki ile saran yosunlar. Büyük resime de bakıldığında da bunların harmanı sonucu oluşan bir amber akoru görmek mümkün. Çikolata-İris zaman zaman deri zaman zaman da toprak çağrışımları yapabiliyor, bunu da ekleyelim.

Vetiver Oriental aslında bir çeşit zaman kavramının resmedilmesi benim görüşümce. Vetiver Oriental ilk olarak soğuk ve hüzünlü toprağa karışmış çiçeklerle başlar aslında. Çikolatamsılık yaş toprak hissi uyandırır. Ara ara hissedilen süsen yaprakları ise aslında solmuş çiçeklerin toprağa karışması, toprakla bütünleşmesidir. Çikolata ve Süsen kokusu içiçedir. Daha sonrasında açığa çıkan sandal ise bir ağaç olarak düşünülebilir. Ardından yosunlanan koku ile o ağaç gövdesinin etrafı sarılır ve hafif hafif ekşi küf izleri duyulur. Evet, o ağaç yaşlanmıştır artık. O kadar uzun zamandır aynı yerindedir ki; yosunlarla bütünleşmiştir. Bu bir ağaç olmak zorunda da değil aslında, her şey olabilir. Mesela; ekmeklikte günlerce unutulmuş bir ekmek parçası, uzun zamandır silinmemiş üzeri kontrplak olan bir dolap, deniz kıyısında dalgaların haşır neşir olduğu kayalıklar, tepeleme olmuş bulaşık birikintisi, onlarca yıl hizmet vermiş olan meşe ya da çamdan yapılmış eski mutfak dolaplarının sökülüp yakacak olarak kullanılmak üzere testere ile parçalara ayrılması esnasında açığa çıkan koku, ve tüm bunlar için bana asıl kaynak olan; askere gittiğim için ilgilenemediğim, uzunca bir süredir kenarda duran akçaağaç saplı gitarımın sap kısmındaki yeşilleşmeler ve siyahlıklar. Vetiver Oriental zamandır, doğal döngüdür, unutulmuşluktur, zamana bağlı deformasyon sonucu başkalaşımdır. Hatta, gün geçtikçe yaşlanan vücudumuz bile olabilir. Ya da sadece tüm bunları uydurmama sebebiyet veren basit bir oryantaldir.

 

Suox

Meşe Yosunu
Belki bir aydan fazladır elimde bulunan zaman zaman denediğim kokuları yeni yazma fırsatı bulabildim.
Mfk Petit Matin
Bana hissettirdiği sabunsu tertemiz bir çarşaf kokusu,açılışı sert citrus notalar,biraz kompleks yapıda,dipler de misk yumuşatıyor,unisex kullanıma uygun mevsim olarak yaz ayları doğru bir tercih olacaktır.
Mfk Aqua Vitae
Açılışını narin citrus notalarla yapan hafif odunsu vanilya ve tonkanın eşlik ettiği kararında tatlı unisex kullanıma uygun bir koku kalıcılığı ve yayılımı ortalama Mfk çizgisinin altında.
Mfk Aqua Vitae Forte
Normal versiyondan daha dolgun,gövdeli,dört mevsim kullanıma uygun feminen tarafa daha yakın pudramsı bir koku.
Mfk Aqua Celestia
Beyaz misk ve feminen çiçekler ile geliştirilen designer kokuların kaliteli malzeme ile yapılan hali gibi hissettim,nane çok hissedilmemekte güzel bir yazlık olabilir,feminen tarafa daha yakın.Kalıcılık tene yakın ilerliyor.
Mfk Silk Mood Extrait
Bulgar gülü,mavi papatya,doğal öd ve papirüs.Esintisini çok beğendim ev ahalisinin de beğendiği bir koku oldu,kendini sordurtan genel beğenisi yüksek unisex kullanıma uygun özgün ,koleksiyona rahatlıkla katılabilecek her katmanı ayrı bir güzel,seri içerisinde en beğendiğim koku oldu,Oud Satin Mood bana çok tatlı gelmişti benim gibi düşünenler için Silk Mood uygun bir seçim olabilir.Bana bu kokuyu tavsiye eden özellikle denememi isteyen @Freeoud Veysel kardeşime buradan teşekkür ediyorum.Bulmak için 6 ay kadar çaba sarfettim biraz zor oldu ama en sonunda ulaştım :)
 
Son düzenleme:
Belki bir aydan fazladır elimde bulunan zaman zaman denediğim kokuları yeni yazma fırsatı bulabildim.
Mfk Petit Matin
Bana hissettirdiği sabunsu tertemiz bir çarşaf kokusu,açılışı sert citrus notalar,biraz kompleks yapıda,dipler de misk yumuşatıyor,unisex kullanıma uygun yaz ayları için doğru bir tercih olacaktır.
Mfk Aqua Vitae
Açılışını narin citrus notalarla yapan hafif odunsu vanilya ve tonkanın eşlik ettiği kararında tatlı unisex kullanıma uygun bir koku kalıcılığı ve yayılımı ortalama Mfk çizgisinin altında.
Mfk Aqua Vitae Forte
Normal versiyondan daha dolgun,gövdeli,dört mevsim kullanıma uygun feminen tarafa daha yakın pudramsı bir koku.
Mfk Aqua Celestia
Beyaz misk ve feminen çiçekler ile geliştirilen designer kokuların kaliteli malzeme ile yapılan hali gibi hissettim,nane çok hissedilmemekte güzel bir yazlık olabilir,feminen tarafa daha yakın.Kalıcılık tene yakın ilerliyor.
Mfk Silk Mood Extrait
Bulgar gülü,mavi papatya,doğal öd ve papirüs.Esintisini çok beğendim ev ahalisinin de beğendiği bir koku oldu,kendini sordurtan genel beğenisi yüksek unisex kullanıma uygun özgün ,koleksiyona rahatlıkla katılabilecek her katmanı ayrı bir güzel,seri içerisinde en beğendiğim koku oldu,Oud Satin Mood bana çok tatlı gelmişti benim gibi düşünenler için Silk Mood uygun bir seçim olabilir.Bana bu kokuyu tavsiye eden özellikle denememi isteyen @Freeoud Veysel kardeşime buradan teşekkür ediyorum.Bulmak için 6 ay kadar çaba sarfettim biraz zor oldu ama en sonunda ulaştım :)
Rica ederim hocam ,beğenmenize ve aileniz tarafından da beğenilmesine sevindim , sağlıklı güzel günler de kullanın inşaallah ;) (y)
 
Hermes Ambre Narguile

Ambre Narguile; Bal, toz tarçın ve tütün yaprakları ile hafif bulgur ve malt izleri de taşıyan kaliteli bir açılışla başlıyor. Balımız oldukça kuru, tatlı ve tok. Kirli, samansı ve maltsı etki bırakan tütün yaprakları ise tatlı tarçın tozları ile birlikte balın içinde karamelize ediliyor, bir nevi demleniyor aslında. Bu kaliteli açılış ile; üstüne bir tutam tarçın atılmış, hatta tarçını taşıyan yüzeyi biraz katılaşıp kaymaklaşmış boza ve salep çağrışımları da yapıyor. Yani açılışı yenilesi değil de, daha çok içilesi; yoğunluklu ve kıvamlı bir içecek gibi de denilebilir galiba.

Kısa bir süre sonra artan tatlı ve kuru tonka yoğunluğu ile hissedilmeye başlayan anasonsu serin ve transparan vanilyasıyla gövdesine soyut bir profil ekliyor. Tütün ve tarçının ekstraksiyon halinin de artık over ekstraksiyona kaçmasıyla gövde kenarlarında izlenebilen likörsü vişne ekşiliği ile; tarçın ve şeker ile karamelize edilmiş vişne ya da elma parçalarından oluşan tart harcına dönüşüyor Ambre Narguile. Yine tart harcına görüntü ve şerbetsi jelsi yapısı ile de benzeyen nargile tütünlerini de fazlasıyla çağrıştırıyor. Hatta bahsettiğim bu jelsi yapı ile nar ve tarçın katkılı bir kase aşureye de fazlaca benzediğini abartarak aktarmak istiyorum. İlerleyen süreçte fazlaca ön plana çıkan ve öncesinde de yayılımda fazlaca etkin laden reçinesinin közsü yapısı ile tatlılığını kaybetmeden yumuşak bir duman kütlesine dönüşerek son buluyor Ambre Narguile. Buradaki laden reçinesi oldukça közsü, yayılım olarak da paçulimsi diyebilirim. Bu kısım da gayet közü üzerinde hazır bir nargileden üflenen duman kütlesine benzetilebilir.

Ambre Narguile; Tatlı tütün, bal ve bol tonkalı yapısı ile kaçınılmaz olan Pure Havane benzerliğinden fazlasıyla sıyrılmış, yaptığı gerçekçi çağrışımlarla şaşırtan ve kesinlikle tecrübe edilmesi gereken kültürel ve gezgin bir gurme. Anasonlu diye kakalanan Al Fakher’ in çift elma tütününden fazlaca satan ve masaları fazlasıyla sıkışık bir nargile kafede kendinize bir tart ısmarlayıp, o kafede vişne likörü muhtemelen bulunmayacağı için yanında Cappy Vişne ile idare ederek sağa sola düşüncesizce üflenen nargile dumanlarıyla yine Ambre Narguile’ i tecrübe edebilirsiniz. Muhtemelen bahsi geçen nargile kafede tart da bulunmayacağından onu da dışarıdan almanız gerekebilir bu arada.

Ayrıca Signor Ferrari’ yi de analım.



Serap gibi triller ve aksak davul atakları ile başlayan ve seksenlerden elinizi hangi diziye filme sallasanız denk gelebileceğiniz tatlı melodilerle devam eden, ardından masalsı bir anlatıma geçip ara ara tınlayan kaval’ vari gitarlar ile malum soloya taşınan, 2:40 civarlarında pentatonik blues lickleri ile temayı iyice değiştiren, ufak bir trill vibrato oyunu ile 3:02 gibi Ferdi’ ye Erkin’ e Arabeske bağlayan (ki bu kısma kadar daha zillerle sık giden davulların burada fazladan aksaması ayrı bir detay) ve içinde daha bir çok şey barındıran bu güzel parçayı da bırakıyorum.

 
Son düzenleme:
Dusita La Douceur de Siam

Pembe - Beyaz Gül Yaprakları ve taze kadife egzotik tatlı çiçeklerle tende yerini alıyor. Oldukça kaliteli bulduğum gül; fazlasıyla şeffaf ve güzel bir gül suyu kıvamında oldukça serin ve soğuk bir yapıda. Egzotik olarak adlandırdığım çiçekler ise; oldukça asidik bir yapıda davranmakla birlikte, en az eşlik ettikleri gül kadar kaliteliler. Gül biraz daha köşelere, kenarılara yayılırken bu egzotik arkadaşlar; oldukça etli ve tozlu kadifemsi yapraklarıyla La Douceur de Siam’ ın biraz daha orta kısmını dolduruyorlar denilebilir. Bu kısımda gül ve çiçeklerle oluşan akor; ipek kumaşın ya da bir çeşit tül perdenin dokusunu, kadife yapısıyla fazlasıyla anımsatıyor aslında. Hatta ipek parlak kaygan bir kumaşa dokunduğumuzda biraz içimizi ve tüylerimizi kaldıran o tiksintiyi de barındırıyor diyebilirim.

Bu aşamadan sonra egzotik çiçeksiler oldukça dolgunlaşıyor ve boyut kazanıyor. Hatta indolik yeşil çiçek sapları ile de karşılaşabiliyoruz burada. Ortadaki bu çiçeksi yapının yavaş yavaş toklaşmasıyla birlikte açılış için bahsettiğim çiçek yaprakları oldukça meyvemsi bir profile bürünüyor; muz, mango ve benzeri dolgun, yoğunluklu kremsi meyve hissini oldukça gerçekçi bir şekilde sağlıyor. Meyvemsi kokuların çiçeklerden geldiğini biliyorsunuz, fakat profil fazlasıyla meyvemsi, bence oldukça ilgi çekici. Bu noktada kenarılarda hissedilen gül yaprakları ise misksi diyebileceğim bir gül formuna bürünüyor ki burada sabunsuluk tavan yapıyor. Bu kısım da, makineden yeni çıkmış çamaşırlar ile rahatlıkla bağdaştırılabilir. Fazlasıyla temiz, hatta yer yer sabunsuluğa bağlı deterjansı diyebilirim.

Kıvılcım tanesi kadar olan indolik hissinin büyümesi ile birlikte Yasemin Manolya gibi kirli çiçeksi gövdeler hissediliyor. Hatta tahammül edemediğim iki parfümden birisi olan Baghari’ deki (güncel olanı) yoğun kimyasallarla kısa süre önce temizlenmiş lavabo gibi kokan kremsi vanilik köpüksü yasemine fazlaca benziyor, ama buradakine tahammül edebiliyorum, hatta fazlasıyla beğeniyorum. Bu arada artan meyve hatta eklenen havucumsu sebzelerle oluşan hal cümbüşünün üzeri de bu vanilik köpüksü kremsi yasemin ile kaplanıyor. Buradaki kesişimden gelen köpük hissi çok tuhaf; hani blenderda taze meyve suyu çekersiniz, çok hacimli bir köpüğü olur ya, evet öyle bir şeye dönüşüyor bizim Siam.

Çok çok diplerde çok çok fazla dikkat edildiğinde güzel bir sandal yakalanıyor. La Douceur de Siam’ ın sonunda da buraya kadar bahsettiğim tüm sabunsuluk, bu sandal tabanının üzerine çöküyor. Burayı da şöyle niteleyeyim; ahşap bir kesme tahtasında zamanla çatlaklar oluşur aslında, mecburi olarak yıkanması sonucu da sabun ya da diğer kimyasallar bu boşluklara dolar, zamanla da ahşap kesme tahtalarının zaten bu yüzden beyazladığını görürüz. Evet, buradaki sandalı nitelemek gerekirse sandal bir kesme tahtası düşünebilirsiniz.

Evet, La Douceur de Siam; baştan sona gülün hakim olduğu, çiçeklerin meyve gibi davrandığı, temizlik ferahlık canlılık tazelik gibi pozitif kavramları fazlaca başarılı bir şekilde verebilen, çiçekleri vintagelerdeki gibi üç boyutlu olarak da sunmayı başarabilen harika bir sabunsu gül kokusu. Girişindeki serin ve puslu meyvemsi çiçek yapraklarıyla fazlaca sevdiğim Nightingale’ a benzediği için beni fazlasıyla çekti aslında, sonrasının pek bir alakası olmasa da açılışının hala bağlantılı olduğunu da düşünüyorum galiba. Aslında; ahşap bir kesme tahtası kullanarak kesilen meyve sebzelerin blenderda mikslenmesiyle elde edilen vitamin bombası sıkma meyve suyunuzu içerken üzerinizdeki kıyafete dökmeniz ve obsesif bozukluğunuz sebebiyle onu hemen makineye atmak istemeniz, makineye vardığınızda da birkaç saat önce gül kokulu yumuşatıcınız ile atmış olduğunuz tül perdelerinizin bittiğini görüp makinedekileri oturma odasına sermeniz ve bu perdelerin yanında da sıkma meyve suyunuzu daha fazla vitamini kaçmadan tüketmeniz olarak da gayet rutin bir günde karşılaşabileceğiniz, başınıza gelebilecek bir durum gibi La Douceur de Siam. Tabii obsesif bozukluğunuz varsa, yoksa olmaz. “Baharın ferahlığı ve huzuru” “Cennet bahçelerinden toplanmış güller” gibi söylemlerle pazarlanan çoğu kokuyu da cebinden çıkarır ayrıca, her ne kadar kendileri de Tayland Baharat Bahçeleri ile pazarlasa da bence çok daha fazlası. Ama isteyene de fazlasıyla Tayland Baharat Bahçelerini verebiliyor bence. Uzun uzun anlattığıma da bakmayın, basit bir gül kokusu aslında.

 
Dusita La Douceur de Siam

Pembe - Beyaz Gül Yaprakları ve taze kadife egzotik tatlı çiçeklerle tende yerini alıyor. Oldukça kaliteli bulduğum gül; fazlasıyla şeffaf ve güzel bir gül suyu kıvamında oldukça serin ve soğuk bir yapıda. Egzotik olarak adlandırdığım çiçekler ise; oldukça asidik bir yapıda davranmakla birlikte, en az eşlik ettikleri gül kadar kaliteliler. Gül biraz daha köşelere, kenarılara yayılırken bu egzotik arkadaşlar; oldukça etli ve tozlu kadifemsi yapraklarıyla La Douceur de Siam’ ın biraz daha orta kısmını dolduruyorlar denilebilir. Bu kısımda gül ve çiçeklerle oluşan akor; ipek kumaşın ya da bir çeşit tül perdenin dokusunu, kadife yapısıyla fazlasıyla anımsatıyor aslında. Hatta ipek parlak kaygan bir kumaşa dokunduğumuzda biraz içimizi ve tüylerimizi kaldıran o tiksintiyi de barındırıyor diyebilirim.

Bu aşamadan sonra egzotik çiçeksiler oldukça dolgunlaşıyor ve boyut kazanıyor. Hatta indolik yeşil çiçek sapları ile de karşılaşabiliyoruz burada. Ortadaki bu çiçeksi yapının yavaş yavaş toklaşmasıyla birlikte açılış için bahsettiğim çiçek yaprakları oldukça meyvemsi bir profile bürünüyor; muz, mango ve benzeri dolgun, yoğunluklu kremsi meyve hissini oldukça gerçekçi bir şekilde sağlıyor. Meyvemsi kokuların çiçeklerden geldiğini biliyorsunuz, fakat profil fazlasıyla meyvemsi, bence oldukça ilgi çekici. Bu noktada kenarılarda hissedilen gül yaprakları ise misksi diyebileceğim bir gül formuna bürünüyor ki burada sabunsuluk tavan yapıyor. Bu kısım da, makineden yeni çıkmış çamaşırlar ile rahatlıkla bağdaştırılabilir. Fazlasıyla temiz, hatta yer yer sabunsuluğa bağlı deterjansı diyebilirim.

Kıvılcım tanesi kadar olan indolik hissinin büyümesi ile birlikte Yasemin Manolya gibi kirli çiçeksi gövdeler hissediliyor. Hatta tahammül edemediğim iki parfümden birisi olan Baghari’ deki (güncel olanı) yoğun kimyasallarla kısa süre önce temizlenmiş lavabo gibi kokan kremsi vanilik köpüksü yasemine fazlaca benziyor, ama buradakine tahammül edebiliyorum, hatta fazlasıyla beğeniyorum. Bu arada artan meyve hatta eklenen havucumsu sebzelerle oluşan hal cümbüşünün üzeri de bu vanilik köpüksü kremsi yasemin ile kaplanıyor. Buradaki kesişimden gelen köpük hissi çok tuhaf; hani blenderda taze meyve suyu çekersiniz, çok hacimli bir köpüğü olur ya, evet öyle bir şeye dönüşüyor bizim Siam.

Çok çok diplerde çok çok fazla dikkat edildiğinde güzel bir sandal yakalanıyor. La Douceur de Siam’ ın sonunda da buraya kadar bahsettiğim tüm sabunsuluk, bu sandal tabanının üzerine çöküyor. Burayı da şöyle niteleyeyim; ahşap bir kesme tahtasında zamanla çatlaklar oluşur aslında, mecburi olarak yıkanması sonucu da sabun ya da diğer kimyasallar bu boşluklara dolar, zamanla da ahşap kesme tahtalarının zaten bu yüzden beyazladığını görürüz. Evet, buradaki sandalı nitelemek gerekirse sandal bir kesme tahtası düşünebilirsiniz.

Evet, La Douceur de Siam; baştan sona gülün hakim olduğu, çiçeklerin meyve gibi davrandığı, temizlik ferahlık canlılık tazelik gibi pozitif kavramları fazlaca başarılı bir şekilde verebilen, çiçekleri vintagelerdeki gibi üç boyutlu olarak da sunmayı başarabilen harika bir sabunsu gül kokusu. Girişindeki serin ve puslu meyvemsi çiçek yapraklarıyla fazlaca sevdiğim Nightingale’ a benzediği için beni fazlasıyla çekti aslında, sonrasının pek bir alakası olmasa da açılışının hala bağlantılı olduğunu da düşünüyorum galiba. Aslında; ahşap bir kesme tahtası kullanarak kesilen meyve sebzelerin blenderda mikslenmesiyle elde edilen vitamin bombası sıkma meyve suyunuzu içerken üzerinizdeki kıyafete dökmeniz ve obsesif bozukluğunuz sebebiyle onu hemen makineye atmak istemeniz, makineye vardığınızda da birkaç saat önce gül kokulu yumuşatıcınız ile atmış olduğunuz tül perdelerinizin bittiğini görüp makinedekileri oturma odasına sermeniz ve bu perdelerin yanında da sıkma meyve suyunuzu daha fazla vitamini kaçmadan tüketmeniz olarak da gayet rutin bir günde karşılaşabileceğiniz, başınıza gelebilecek bir durum gibi La Douceur de Siam. Tabii obsesif bozukluğunuz varsa, yoksa olmaz. “Baharın ferahlığı ve huzuru” “Cennet bahçelerinden toplanmış güller” gibi söylemlerle pazarlanan çoğu kokuyu da cebinden çıkarır ayrıca, her ne kadar kendileri de Tayland Baharat Bahçeleri ile pazarlasa da bence çok daha fazlası. Ama isteyene de fazlasıyla Tayland Baharat Bahçelerini verebiliyor bence. Uzun uzun anlattığıma da bakmayın, basit bir gül kokusu aslında.

Elinize sağlık çok güzel bir inceleme olmuş. Benim de çok sevdiğim bir koku.
 

kosovic

Meşe Yosunu
Beaufort London Iron Duke denedim ilk defa.
Areej Le Dore War and Peace II parfümümün Hafif Rom ile tatlanmış EDP versiyonu sanki dedirtecek kadar benzerlik hissettim.
 
Marlou 50ml D'ambiguite

Kupkuru tozlu tensel kimyon ve oldukça yağlı, hayvansal bir kunduz ile oluşturulmuş tozlu ve oldukça kuru hayvansal bir deri akoru ile açılıyor Marlou D’ ambiguite. Buradaki Kunduz ve Kimyon iş birliği; Van Cleef Pour Homme, Leonard Pour Homme gibi old school derilerdeki tozlu saydam deri kemer oluşumuna fazlasıyla benzemekte, hatta HD bir selamı niteliğinde denilebilir, çünkü benim gözlemim; bu gibi eski maskülenlerdeki deri akoru biraz saydam ve aromatik yönlerin deri akorundan bir çizgi üstte olduğu şeklinde.

Kısa bir süre sonra; Kunduz yağının tam burun direğine vuran hafif sivri ekşimsi derili hayvansallığı ve kuru tensel kimyonun oluşturduğu %60 opak, geri kalanı saydam dumanlı deri akorunun köşelerden çekilip gerdirilmesi ve altının da güzel misk bileşenleriyle doldurup; miskin o kendine has sakızsı, ılık terli, buruk hayvansal tatlılığı ile birlikte pek fazla değişim göstermeden kurumaya devam ediyor, hatta o kadar kuru bir hale geliyor ki, en son durumunu kendi teninizden bile ayırt edemiyorsunuz D’ Ambiguite’ in.

Aslında aromatik yönlerinden arındırılmış Nina Ricci Phileas, Van Cleef Pour Homme, sabunsuluğundan ayrıştırılmış Kouros, aromatik yabani otları koparılmış bir Furyo, hatta hatta tema olarak çok farklı olsalar da ucundan Musc Koublai Khan gibi maskülenlere selam niteliğinde kaliteli bir misk olarak da düşünülebilir Marlou D’ Ambiguite. Yine D’ Ambiguite gibi zaman makinesi; aldehitler ailesine ve aromatikli derilere de uğrayıp, skalasını daha da geniş tutan bir de Fumabat var ki o apayrı bir konu. Çok kıyaslanılabilir olmasalar da Fumabat daha katmanlı ve ciddi diyebilirim, ama D’ Ambiguite kesinlikle daha eğlenceli.

Tene benzer kimyon kullanımı, animalik kunduz yağı ve katmanlı miski ile bana; Tüyleri ıslanmış ama derisi kupkuru bir sokak hayvanını, fön işlemi esnasında yanan saç tellerini, bir halı yıkama işletmesinin darağacındaki sahiplerine kavuşmayı bekleyen halıların önünden geçerkenki buruk rutubetli havayı, uzun süredir yıkanmamış ortası sararmış bir el havlusunu, basık bir Playstation salonundaki hiç değiştirilmeyen temizlenmeyen deri koltukları ve hızlıca yenilen tost ya da cips sonrası düşüncesizce ve acele ile dokunulan yağlı oyun konsollarını ve kafe tuvaletine oldukça yakın artık kaç numara ise bu masayı, yağlanmış saçları ve birkaç günlük birikmiş kirli sepetini anımsattığını da belirteyim. Aslında kısaca D’ Ambiguite için; deri ve tüy mevzusu da denilebilir hatta insan-hayvan-nesne. Ya da kurumuş yağlı bir şeyler.

D’ Ambiguite oldukça zor ve yoğun bir hayvansallık ile anılıyor, fakat ben o kadar zor bulmadım, hatta forumda ne kadar D’ Ambiguite dekantı varsa hepsini satın alıp boş bir tentürdiyot şişesinde birleştirip şarap mantarı ile ağızını kapatıp uzun vadede kullanma hayallerine kapılacak kadar da sevdim.

 
Kilian Single Malt

Ekşi elma likörü, malt deri parçaları, hafif sigara dumanı ve ekşi çürük fermente meyve bazlı viski-rom akoru ile başlayıp; ekşi mayalı, buruk, dolgun bir odunsu vanilya ile derinleşiyor ve diplerden yükselen acı, hafif baharatsı sedir tozları ile ahşap tonlar da yakalayıp, Paçuli - Amber kombinlerindeki kadife yayılımın biraz daha şeffaf ve boozy tabanlı hali ile köşelerde yayılım gösterip tenden uçuyor.

Klasik türk biralarına göre nispeten daha kaliteli olduğunu düşündüğüm; Weihenstephaner Vitus, Leffe Blonde - Brune gibi biralardaki güçlü maya kokularını çağrıştıran odunsu vanilyayı fazlasıyla beğendim, açılışındaki Viski akoru da bir o kadar doyurucu; fakat yaklaşık yarım saat sonra Bvlgari Black Orient ayarında biraz daha derinliksiz boozy bir şeylere dönüşmesi üzücü. İlk yarım saati ile elinde viski ve purosuyla Tony Montana’ yı beklerken sonrasında bir düğün salonunun arka bahçesinde hafif ticari bir aracın bagajında damat yakınları ile acele acele tekel ürünleri tüketirken buluyorsunuz kendinizi. Bu kokuyu bir iki sefer düğün vs. gibi bir organizasyonda Straight to Heaven ile Layer şekilde kullanmıştım, belki de ondan bu şekilde kaldı bende, bilemiyorum. Aslında her anlamda yine keyifli bir koku, ama mesele zaten fiyatı işte. Vanilyalı gövdeye geçişte malt ve kül pudralı kısım hafiften Ambre Narguile’ e dokunsa da tema olarak fazlasıyla farklı kokular, ama o likörsü hava itibariyle biraz benzeştiklerini söyleyebilirim, çok kısa süreli olsa da. Aslında Single Malt’ ın asıl aklıma düşürdüğü görüntü ise mutfakta bir yere dökülmüş Peynir Suyu oldu, sebebini bilmiyorum.
 
Memo Oriental Leather

Soyutça çimenlerin arasında soğuk, pudralı ve temiz, anason serinliğinde güçlü bir lavanta ve tatlı kremsi minik vanilya bulutu ile oluşan aldehidik yasemin ilüzyonu, Must de Cartier Pour Homme baharatları, şerbetsi benzoin ılıklığında transparan amber akoru ya da benzeri bir şeyler. Drydown’ da, kurutulmuş melankolik samansı papatyalar ve buruk ıhlamur yaprakları.

İçine girilmesi gerçekten çok zor bir koku Oriental Leather, hatta direkt girilemiyor, çünkü erişim izni yok. Tekil olarak algılanamayan, fakat bir şekilde ben buradayım diyen; sedirsi, sandalsı, ambersi, iso e super gibi transparan ve ılık, MFK tarzı çeşit çeşit sentetik bileşenlerle örülmüş bir kale diyebilirim Oriental Leather için. Mesela aranızda mesafe varken nemli topraksı bir paçuli yayılımı mevcut; yaklaştığınızda ise bunun bir yanılgı olduğunu farkediyorsunuz ve karşınıza şekersi ılık ambersi bir gövde çıkıyor, yaklaşıyorsunuz ve o da puff.

Bazen lavanta bezeli fujer izler taşıyor, bazen de Giorgio Beverly Hills for Men, Jacques Bogart One Man Show gibi aldehit tabanlı retro maskülenlerin aldehit sarmalları içinde yüzen ardıç, muskat, kakule gibi aromatik tatlı baharatlı karakterlerinden anımsamalar yapıyor. Bazen de Must de Cartier Pour Homme gibi baharatlı bir çaya dönüşebiliyor, ya da güncel olan Robert Piguet Baghari’ deki sevmediğim aldehidik köpüksü yasemin formunda bana; yeni temizlenmiş banyo derzlerindeki birikmiş temizlik kimyasalı kokusu ambiyansı yaşatıp tiksindiredebiliyor. Ardıçtan olsa gerek ki, Memo’ nun meşhur serisinin en naif üyesi Irish Leather ile arasında ufak benzerlikler de hissediliyor Oriental Leather’ ın, özellikle de barındırmadıkları derileri benziyor ama.

Anlaşılacağı üzere oldukça soyut katmanlar barındıran bir üye Oriental Leather. Bu da onu koklanabilir olmasından daha çok kullanılabilir kılıyor. Hiç şüphem yok ki, kullanana anosmi yaratan katmanları çevreye bir o kadar yayılacak, bir o kadar da beğeni kazanacaktır. Bu arada tüm bunları görmezden gelerek net olarak söyleyebileceğim şey ise; Oriental Leather’ ın toplanıp güneşte kurutulmuş mayıs papatyalarının, ıhlamur yaprakları ile birlikte French Presste demlenmiş bir tür çiçek çayı olduğudur ya da bir çeşit MFK ve Memo’ nun Irish Leather ortak yapımı olduğu. @YILKANT Yılmaz Abiye de çok teşekkür ediyorum tabii :)