Francesca Bianchi markası parfümörü ile aynı ismi taşıyan ve sitesinde yapılan açıklamada da görüleceği üzere Amsterdam/HOLLANDA merkezli bir parfüm evi. Tema olarak aşk ve erotizmi yani şehveti merkezine almış.
Bugün bahsedeceğim parfüm de 2018 yılında çıkmış olan ancak yeni deneme fırsatı bulduğum The Lover's Tale adlı parfümü.
Parfüm açılışını bergamot ile birleşmiş balın, hayvansal ve sert bir deri ile birlikteliği ile gerçekleştirdikten sonra ilerleyen dakikalarda mimoza ile oldukça tozlu çiçeksi bir yapıya bürünmekte. Bal notası parfüme çok fazla tatlılık katmamış ama yine de açılışta biraz fazla hissettiriyor kendini. Açılışta bu deri ve hayvansal nüansların aldehitlerle birlikteliği bana tarz olarak Antonio Gardoni tarzı bir his de yaşatmadı değil ama şunu belirtmeliyim ki açılış dışında tarz olarak fazla benzer parfümörler değiller.
Açılışındaki deri kullanımı Chanel – Cuir de Russie parfümüne yakın ki çoğu yabancı platformda da bu husus bahsedilmiş bence de bir benzerlik hissetmekteyim ama parfümdeki deri biraz daha zorlansaymış Paco Rabanne – La Nuit’e de evrilebilirmiş. La nuit kadar pis bir hayvansallık yok. Açılışındaki sertlik çok kısa sürdükten sonra koklamaya devam ediyorum bu muhteşem hayvansal-çiçeksi-şipreyi.
Parfüm yukarda da bahsettiğim üzere açılışında deri ve narenciyeler arasında belki en zor olan bergamot ile açılıp bal ile tatlılaşıyor. Sonrasında eklenen Mimoza ile biraz dengelense de başlangıçtaki rahatsız edici hayvansallık kısa sürmekte. Deri notası ilerleyen dakikalarda kokuya derinlik katarak dip notalara kadar yok olmadan kokuda derinleşmekte ve geriden gelen kunduz yağı ile beraber hafif hafif hissedilmekte. Bu sırada çiçeksiliğin öne çıktığını ve parfümde orta notalara geçtiğinizi hissediyorsunuz. Orta notalarda mimoza, süsen kökü yağı ve heliotrope (siğil otu) ile daha da çiçeksi bir yapıya kavuşurken hafif ruj tarzı bir hisse de bürünüyor. Derinlerden meşeyosunu da ara ara hisseder gibi oluyorum ama emin değilim. Net olarak hissedilmemekle beraber hafif yeşil bir hissiyata sahip olması nedeniyle meşeyosunu kaynaklı olabileceğini düşünüyorum.
Kapanış noktasında net bir labdanumun sandal ağacı ile birlikteliğini hissetmekteyim. Bu his bana biraz kakao tarzı bir hissiyat yaratmakta ancak dip notalar öyle baştan savma olmadığı ve özenle çalışıldığını gösteriyor.
Parfümü özetlemem gerekirse 3 fazdan oluşuyor ve derin-zengin bir kompozisyon. İlk faz hayvansal nüanslar ve ufak aldehitli çiçeksi dokunuşlardan oluşuyor. Hayvansal yapı sonrasında ikinci faz olan kozmetiksel çiçeksi birlikteliğe sahip bir şipre tarzına kavuşmakta. Son olarak dip fazlarda sandal ve labdanum ile tende kalıcılığını pekiştiren bir oryantal stile bürünmekte.
Parfüm hem erkek hem de kadın kullanımına uygun. Sanat olarak da gündelik kullanım açısından da benden tam not aldı ve her saniyesini keyifle kokladım. Fiyatı ve kaliteli içerikleri ile (sentetik veya doğal ne olursa olsun çok iyi malzemelere sahip) beni etkiledi. Her işi ile beğenimi toplayan bu markaya ve Signora Bianchi’ye ne kadar teşekkür etsem az.
Puanım: 9/10
Bugün bahsedeceğim parfüm de 2018 yılında çıkmış olan ancak yeni deneme fırsatı bulduğum The Lover's Tale adlı parfümü.
Parfüm açılışını bergamot ile birleşmiş balın, hayvansal ve sert bir deri ile birlikteliği ile gerçekleştirdikten sonra ilerleyen dakikalarda mimoza ile oldukça tozlu çiçeksi bir yapıya bürünmekte. Bal notası parfüme çok fazla tatlılık katmamış ama yine de açılışta biraz fazla hissettiriyor kendini. Açılışta bu deri ve hayvansal nüansların aldehitlerle birlikteliği bana tarz olarak Antonio Gardoni tarzı bir his de yaşatmadı değil ama şunu belirtmeliyim ki açılış dışında tarz olarak fazla benzer parfümörler değiller.
Açılışındaki deri kullanımı Chanel – Cuir de Russie parfümüne yakın ki çoğu yabancı platformda da bu husus bahsedilmiş bence de bir benzerlik hissetmekteyim ama parfümdeki deri biraz daha zorlansaymış Paco Rabanne – La Nuit’e de evrilebilirmiş. La nuit kadar pis bir hayvansallık yok. Açılışındaki sertlik çok kısa sürdükten sonra koklamaya devam ediyorum bu muhteşem hayvansal-çiçeksi-şipreyi.
Parfüm yukarda da bahsettiğim üzere açılışında deri ve narenciyeler arasında belki en zor olan bergamot ile açılıp bal ile tatlılaşıyor. Sonrasında eklenen Mimoza ile biraz dengelense de başlangıçtaki rahatsız edici hayvansallık kısa sürmekte. Deri notası ilerleyen dakikalarda kokuya derinlik katarak dip notalara kadar yok olmadan kokuda derinleşmekte ve geriden gelen kunduz yağı ile beraber hafif hafif hissedilmekte. Bu sırada çiçeksiliğin öne çıktığını ve parfümde orta notalara geçtiğinizi hissediyorsunuz. Orta notalarda mimoza, süsen kökü yağı ve heliotrope (siğil otu) ile daha da çiçeksi bir yapıya kavuşurken hafif ruj tarzı bir hisse de bürünüyor. Derinlerden meşeyosunu da ara ara hisseder gibi oluyorum ama emin değilim. Net olarak hissedilmemekle beraber hafif yeşil bir hissiyata sahip olması nedeniyle meşeyosunu kaynaklı olabileceğini düşünüyorum.
Kapanış noktasında net bir labdanumun sandal ağacı ile birlikteliğini hissetmekteyim. Bu his bana biraz kakao tarzı bir hissiyat yaratmakta ancak dip notalar öyle baştan savma olmadığı ve özenle çalışıldığını gösteriyor.
Parfümü özetlemem gerekirse 3 fazdan oluşuyor ve derin-zengin bir kompozisyon. İlk faz hayvansal nüanslar ve ufak aldehitli çiçeksi dokunuşlardan oluşuyor. Hayvansal yapı sonrasında ikinci faz olan kozmetiksel çiçeksi birlikteliğe sahip bir şipre tarzına kavuşmakta. Son olarak dip fazlarda sandal ve labdanum ile tende kalıcılığını pekiştiren bir oryantal stile bürünmekte.
Parfüm hem erkek hem de kadın kullanımına uygun. Sanat olarak da gündelik kullanım açısından da benden tam not aldı ve her saniyesini keyifle kokladım. Fiyatı ve kaliteli içerikleri ile (sentetik veya doğal ne olursa olsun çok iyi malzemelere sahip) beni etkiledi. Her işi ile beğenimi toplayan bu markaya ve Signora Bianchi’ye ne kadar teşekkür etsem az.
Puanım: 9/10