Çok var düşününce. Kronolojik olarak bir ara takıntılı olduğum kokuları ele almak istedim... Bunu yaparak genel beğeniden nasıl kopmaya başladığımı da fark ettim bir nebze
.
* Creed kokuları (GIT, Aventus, Spice and Wood, SMW vesaire): Aventus ilk denediğim nişlerdendi, çok farklı gelmiş ve günde onlarca iltifat alarak şaşkınlağa uğratmıştı (bol ananaslı biraz isli batchdi). Daha önce bildiğim parfümlere de benzemiyordu, ben demesem de çevrem bu senin imza kokun diyordu. Sonrasında denemek için aldığım GIT, Spice and Wood ve SMW'yi biraz daha kendime yakın bulmuştum ama insanlar Aventus sık sen diyorlardı
. Creed favorilerimden olmuştu o ara. Fakat bir süre Creed'den uzaklaştım başka kokular denemek adına. Tekrar dönüş yapıp satın aldığımda kendi açımdan aynı etki olmadı. Burada birkaç koku için ikilemdeyim aslında, zira ilk kullandıklarimla sonra elime geçenler bariz farklı gibi. Aventus harici net test etmedim ki denediğim eski Aventus'larda ilki gibi değildi sanki; ya burnum gelişti ya koku algım değişti ya da yanlış anımsıyorum; bunu kestiremediğim için doğru tahlil edemiyorum. Ama eskiden kokladığım GIT ile şimdikinin hiç alakası yok gibi geliyor bana misal.
* Lumiere Noire: Gül kokularına büyük ön yargım bulunuyordu, Isparta gül sularından gelen bir soğukluktu bu. Lumiere Noire ilk kokladığımda tüm ön yargım kırılmıştı, bildiğim gül kokularından çok farklı ve modern gelmişti, ilk kullanımda bileğimi sürekli koklamış ve cidden çok sevmiştim. Özellikle entelektüel etkinlikler için favorimdi, daha iyi gül olmaz herhalde diyerek stok yapmıştım. Ama ilerleyen zamanlarda sabunsu tarafı ve daha iyi alternatifleri ile benim için pek manası kalmadı.
* Sycomore & Vetiver Extraordinaire: İlk vetiverim Haitan Vetiver idi, vetiver notasını ve parfümü çok beğenince bunları şişeli almıştım (Vetiver Ext'i Yılmaz Abiden almıştım). İkisini de çok sevmiş ve uzun bir süre kullanmıştım. Hep elimde olurlar başka vetivere ne gerek diyordum, sürekli gündelik kullanması pek bir keyif veriyordu ancak farklı vetiver parfümleri denedikçe ikisine olan ilgim ve sevgim giderek azaldı, bir noktadan sonra da elimden çıkardım.
* Rönesans 1861: İlk denediğim Xerjoff buydu, yaz için çok etkilemiş ve doğal gelmişti; yaz için baş kokularımdan olmuştu zira hem kaliteli hem de fark edilir bildiğim yaz kokusu yok gibiydi. Bülent abinin üç - dört sene önce yaptığı splitten aldığım 10 milim dekantı bir süre kullandım, hatta buna dayanarak şişeli kör alış Xerjoff'lar yaptım. Fakat hem bu hem de diğer Xerjoff'ların bazı tarafları gittikçe bana rahatsızlık vermeye başladı, sonuç olarak bir anlam ifade etmemeye başladılar, Rönesans'ı elden çıkarmadan önce kullandığımda bana tatlı geldiğini anımsıyorum. Genel beğeni aramayı bırakınca ve sadece kokuya odaklanınca ilgi çekici tarafı kalmadı herhalde
.
* Pardon & Black Afgano: O zamana kadar denediğim en kalıcı, yoğun ve fark edilir parfümlerdendi; çevreden baya övgü de alıyorlardı kışın. Kendi kendime "Herhalde zirve bunlar ve 30 ml sonuçta şişeli almalıyım bunları." dediğimi anımsıyorum ama o zamanlar Türkiye'de bulunmadığı için alamamıştım. Özellikle Pardon buz gibi havada çok beğenmiştim, o ara en beğendiğim gurme nüanslı koku olmuştu. Tecrübe arttıkça bu etki kalmadı tabii.
* Nawab of Oudh: Ormonde Jayne'den ilk Man'i denemiştim, ilk aldığım nişlerdendi. Fakat kokuyu beğensem de ciddi baş ağrısı yapmış kullanamamıştım. İlerleyen zamanlarda farklı OJ'ler aldım: Nawab, Montobacco, Tolu, Woman, Ta'if, Black Gold... Çoğunu sevmiştim ama içlerinden beni en etkileyen o zamanlar pek bilinmeyen Nawab olmuştu. Güçlü fark edilirliği ile sentetiği nispeten özgün ve kaliteli kullanmasıyla çok beğenmiştim, hatta ilk kullandığım gün onlarca kişi parfümümü sormuştu. Bir şişeli alırım gündelik favorim olur diye düşündüm ve aldım ama çok geçmeden sıkılıp sattım. Uzun bir süredir OJ kokuları bana pek keyif vermiyor.
* M & Fetish: Dolgun ve karanlık nüanslı bulduğum bu deriler çok hoşuma gitmişti, kalitesine vay dediğimi anımsıyorum. Ama daha özgün, zengin ve iyilerini koklayınca şişe alma isteğim ve ilgim kendiliğinden sonlandı.
* Noir Epices: İlk baştaki portakal daha önce rastlamadığım türden ve kaliteydi, böyle dolgun portakal koklamamıştım, beni cidden etkilemişti. Devamında gelen gül tipik nişlere nazaran çok daha net ve gövdeliydi. Kokuya eklenen karanfil de bir o kadar güzel olunca gerçekten tam olmuştu benim için. Amouage kokuları yanında çakma oryantal gibi gelmişti çünkü koku baştan sona orta doğu esintiliydi ve bunda da gerçekten başarılıydı, Amouage'lar bu kadar Arabik olmaya korkuyor gibi hissettirmişti bu koku. En başarılı bulduğum Frederic Malle daha doğrusu oryantal koku olmuştu ama aşırı Arabik oluşu ve gülü buradaki gül yağlarına benzediği için o dönem kokudan uzaklaşmıştım sanırım. Şimdi o kadar sevmem herhalde ama tekrar bir denemem gerekiyor
.
* Norne: Hem kalitesi hem de karanlık orman teması beni büyülemişti. Daha önce benzer ekolden Arso, Cape Heartache ve Fille en Aiguilles gibi parfümler kullanmıştım ve oldukça beğenmiştim ancak Norne daha saf daha doğrusu doğaya ait gibi olmasıyla ekstra sevdirmişti beni; diğer parfümlerde farklı notalar doğadan uzaklaştırıp parfüm hissi veriyordu, Norne ise eskiden geceleri ormanda yürüdüğümde çamlardan gelen koku gibiydi, parfüm değil de doğadan bir parça gibi olmasıyla beni etkilemişti baya. Ancak artık eskisi gibi etkilemiyor beni Norne.
* Kiste: Modern şeftalisi daha önce hiçbir parfümde koklamadığım kadar gerçekçi ve lezzetli olduğu için diğer tüm meyveli parfümlerden ayrılmıştı benim için. Hem de bayağı bir övgü almıştı çevremden. Şişeli alma noktasına gelmiştim ama daha sonradan tatlı şeftali suyu ilgimi çekmedi
. Özellikle kapaktan ilk koklayışımda çok sevdiğimi ve baş kokularımdan olacağını düşündüğümü hatırlıyorum.
* Chypre Palatin: İlk denediğimde derinliği, tarzı, zenginliği ve değişkenliği ile beni çok şaşırtmış ve ciddi anlamda etkilemişti. Şişeli alma planları da yapıyordum ama daha sonra elime geçen yeni bir dekantı biraz kullanınca ve benzer tarzda vintagelar deneyince etkisi kalmadı bende. Kafka reformüle olduğunu iddia etmiş belki de ikinci denediğim dekant reformüle halidir, ondan o kadar etkilenmemiş olabilirim ama benzer tandanslı vintage parfümler deneyince çok özgün ve derin gelmemiş olabilir.
* Salome: Beni gerçekten etkileyen kokulardandı. Hayvansallara uzak mesafedeydim, hatta korkuyordum. Bir splitten Montecristo ve APLS gelecekti ama onlar gelmeden önce Salome da almıştım. Bir çılgınlık yapıp böyle bir üçlüyle kavuşmuştum. Ki Salome için yapılan yorumlar beni en korkutandı (Terli at vesaire), ama sonuç olarak konsepti ve kaliteyi çok iyi bulmuştum. Yasemin gibi çiçeklerin kirli notalarla atışması ne kadar etkilese de şimdilerde yasemin ve hayvansal kalitesini yeterli bulmuyorum.
* Bat: Baştaki nemli toprak kokusu beni direkt çocukluğuma götürmüş ve çok sevip bağlanmıştım. Favori tema kokularımdan olur diyordum ama daha sonraki kullanışlarımda toprak kokusunun azalmaya başlayıp meyvelerin ortaya çıktığı bölüm gözüme fazla çarptı ve kullanma isteğim köreldi.
* Peety: İlk denediğimde vurulmuştum adeta ! Daha önce hiç rastlamadığım tarzda özgün bir kokuydu ve beni çok çekmişti. İmza kokusu duygusuna ilk kez bu kadar yaklaşmıştım, hem karakteristik hem de zor ama cezbedici bulduğumu anımsıyorum. Ama bu etki uzun vadeli sürmedi, şimdi daha nötrüm.
* Pathequie: Peety'e olan vurulma sonrası Pathequie'yi edinmem şarttı ki öyle oldu, uzun bir aradan sonra şişeli kör alış yapmayı denemiştim hatta ama splitte dolmamıştı. Koku geldiğinde cidden sevmiştim, Peety'den farklı olarak gündelik de kullanılacak bir O'driu idi! Uzun bir süredir hem özgün hem de böyle dışarıda da fısır fısır kullanabileceğim koku olmamıştı, bu nedenle cidden sevinmiştim. Ancak belli bir kullanım sonrası tatlılığı beni kokudan uzaklaştırdı ve ilk baştaki ateş söndü.
Not: Chergui de böyle aslında ama sanırım onda da reformüle var, eski versiyon denemem lazım.