Kitap Alıntıları

almıla

Meşe Yosunu
#1
Okuduğumuz kitaplarda kendimizi bulduğumuz dizeler vardır hepimizin. Tekrar tekrar okumak isteriz bazen, bu başlıkta bu alıntıları paylaşalım. Benim için çok değerli yazarlardan biri olan Emrah Serbes'in en içselleştirdiğim yazısı ile açılış yapayım ama ironiye bakın ki onun bu dizelerinin başlığı 'Kapanış konuşması'

Sokak lambalarının ölgün ışıkları karanlık odalara vurduğunda, duvar saatinin tik taklarından başka ses yokken yanında, sanki bir tek sana açıklanmayan bir sır varmış gibi beklerken anlarsın aslında boşa beklediğini.
Tünelde sana yol gösterecek rehberin, karanlıktan başka bir şey olmadığını anlarsın.
Anne diye ağlayan çocukların aradığının çoğu zaman şefkatli bir baba olduğunu anlarsın.
Çekip gitmek isterken görünmez bir elin seni nasıl durdurduğunu anlarsın.
Kırk yaşında ama altmış gösteren adamlara daha dikkatli bakarsın o zaman.
Kahvelerin dışarıyı göstermeyen isli camlarına. Berduşlara ve kör kedilere bakarsın.
Gözbebekleri kaymış esrarkeşlere. Suyun üstüne çıkmış ölü balıklara. Havada asılı gibi duran yırtıcı kuşlara daha dikkatli bakarsın.

Çabalarının sonuç vermediğini gören umutsuz insanların bakışlarıyla ancak o zaman buluşur bakışların.
Bir yağmur çaktırmadan dindiğinde. Bir gün çenesi ağzının içine kaçmış dişsiz ihtiyarlardan birinin de sen olabileceğini bilirsin artık.
Bir gece ansızın, yapayalnız ölmekten korkarken, cesedimi komşular mı bulacak yoksa sayım memurlarımı diye düşünürken hissedersin göğüs kafesinde her gün biraz daha büyüyen, kimsenin kapatamayacağı o boşluğu.
Bir kokuya sarılma isteğini.
Bir ömür gibi geçmiş zor, uzun günlerden sonra anlarsın ruhunu zehirleyen karmakarışık düşünceleri.
Büyük heyecanlardan sonra çöken bitkinlikleri. Kimsenin bulutlara bakmadığı bir şehirde bir lafı döndürüp dolaştırmadan anlatmanın imkansızlığını.
Belki de insanın ne anlatacağını bilemediğinde şair olduğunu anlarsın.

Gözyaşların kurumadan gülmeye başlarsın o zaman. Çünkü bilirsin ki seni artık kimse kandıramaz kolay kolay.
Mutsuz insanları kandırmak zordur çünkü.
Hayata her zaman kuşkulu gözlerle bakan, mutsuz insanları kandırmak,
herkes bilir bunu, çok ayıptır çünkü..
 

almıla

Meşe Yosunu
#2
Günün anlam ve önemine binaen..

Sevgili Anneciğim,
Binlerce kez açıldım, binlerce kez kapandım yokluğunda
Kocaman bir dağ lalesi gibi
Ve kapkara göbeğini dünyaya fırlatacakmış gibi duran.

Şimdi mucizevi bir yerdeyim
Muc’ın ucuz evinde
Sanki mürekkebi rutubet olan bir kalem
Duvarlara hep senin resmini çiziyor
di’li geçmiş zamanda birçok resim,
Hep gülümsüyorsun
Aklının ortasında mavi bir yıldız varmış gibi
Ve o yıldız karanlık bir şubat akşamında
Durmadan soluyormuş gibi

Hatırlar mısın?
Mavi saçlı bir tanrı gibi severdim Burdur Gölü’nü
O göl şimdi içimde kocaman bir anne ölüsü.
Vişne bahçeleriyle dolu,
Neşeli bir şehre benzerdi senin sesin.
Bazen ölmek istiyorum
Beni yeniden doğurman için
İri, ekşi bir vişne tanesi gibi.

Kış başında bir ton kömür yığarlardı kapıya
Bazen görülen rüyalar gibi kapkara
Bir ton rüya çıtırdarken
Sen kar yağmadan önce başkaydın,
Kar yağdıktan sonra bambaşka.
Sanki hep buluğ çağındaydım.
Kuşlar zaptederdi her yeri, sabahları
Binlerce kez söylerlerdi söyleyeceklerini
Bizim hiç anlayamayacağımız bir şeyi
Senin şarkıların aç kuşlara buğday saçardı
Kediler yusyuvarlak dururdu karın ortasında
Kar manzaralı bir resmin ortasında durur gibi
Gri kediler sarmıştı etrafımızı, gri dağlar...
Bir tek senin çocuklar üşüyecek rengi saçların vardı.

Ben bu eve Muc’ın ucuz evi diyorm
Yokluğunda böyle oldum.
Mucize öldükten sonra buraya taşındım.
Ve inan
Muc bu evi bana çok ucuza verdi.

Yaşasaydın, hayatının ortasına
Güller yığan bir adam olsun isterdim babam.
Sen bir çocuk romanı annesi ol isterdim.
Ölü mısır tarlaları hışırdıyordu
Ve kalbimde çıngıraklı yılan sürüleri
Diye başlayan bir çocuk romanında...
Şalına sarınırdın toprağa sarınır gibi
Erken öleceğini biliyordum bana bırakmak için,
Bu acımasız ölü anne sesini
Şimdi mucizevi bir yerdeyim
Zaman bir salyangozun vücudunda yaşıyor burada
Ve çok ağır ilerliyor.
Yüzümdeki çillerden başka
İsyan eden biri yok hayatımda.
NOT:
Ölen her kadın için bir şiir yazdım.
Onları Muc’a evin karşılığında verdim
Çok ucuza.
Artık bütün üzgün oluşlarımın adı:
ANNE!

Didem Madak (Işıklar içinde uyusun)

Tüm annelerimizin anneler günü kutlu olsun..
 

YILKANT

Administrator
Yönetici
#3
Günün anlam ve önemine binaen..

Sevgili Anneciğim,
Binlerce kez açıldım, binlerce kez kapandım yokluğunda
Kocaman bir dağ lalesi gibi
Ve kapkara göbeğini dünyaya fırlatacakmış gibi duran.

Şimdi mucizevi bir yerdeyim
Muc’ın ucuz evinde
Sanki mürekkebi rutubet olan bir kalem
Duvarlara hep senin resmini çiziyor
di’li geçmiş zamanda birçok resim,
Hep gülümsüyorsun
Aklının ortasında mavi bir yıldız varmış gibi
Ve o yıldız karanlık bir şubat akşamında
Durmadan soluyormuş gibi

Hatırlar mısın?
Mavi saçlı bir tanrı gibi severdim Burdur Gölü’nü
O göl şimdi içimde kocaman bir anne ölüsü.
Vişne bahçeleriyle dolu,
Neşeli bir şehre benzerdi senin sesin.
Bazen ölmek istiyorum
Beni yeniden doğurman için
İri, ekşi bir vişne tanesi gibi.

Kış başında bir ton kömür yığarlardı kapıya
Bazen görülen rüyalar gibi kapkara
Bir ton rüya çıtırdarken
Sen kar yağmadan önce başkaydın,
Kar yağdıktan sonra bambaşka.
Sanki hep buluğ çağındaydım.
Kuşlar zaptederdi her yeri, sabahları
Binlerce kez söylerlerdi söyleyeceklerini
Bizim hiç anlayamayacağımız bir şeyi
Senin şarkıların aç kuşlara buğday saçardı
Kediler yusyuvarlak dururdu karın ortasında
Kar manzaralı bir resmin ortasında durur gibi
Gri kediler sarmıştı etrafımızı, gri dağlar...
Bir tek senin çocuklar üşüyecek rengi saçların vardı.

Ben bu eve Muc’ın ucuz evi diyorm
Yokluğunda böyle oldum.
Mucize öldükten sonra buraya taşındım.
Ve inan
Muc bu evi bana çok ucuza verdi.

Yaşasaydın, hayatının ortasına
Güller yığan bir adam olsun isterdim babam.
Sen bir çocuk romanı annesi ol isterdim.
Ölü mısır tarlaları hışırdıyordu
Ve kalbimde çıngıraklı yılan sürüleri
Diye başlayan bir çocuk romanında...
Şalına sarınırdın toprağa sarınır gibi
Erken öleceğini biliyordum bana bırakmak için,
Bu acımasız ölü anne sesini
Şimdi mucizevi bir yerdeyim
Zaman bir salyangozun vücudunda yaşıyor burada
Ve çok ağır ilerliyor.
Yüzümdeki çillerden başka
İsyan eden biri yok hayatımda.
NOT:
Ölen her kadın için bir şiir yazdım.
Onları Muc’a evin karşılığında verdim
Çok ucuza.
Artık bütün üzgün oluşlarımın adı:
ANNE!

Didem Madak (Işıklar içinde uyusun)

Tüm annelerimizin anneler günü kutlu olsun..
Çok duygusal gerçekten de. Ancak buna eminim ki bir anne de ölünce en çok evladımı geride bıraktım diye üzülüyordur. Öyle bir imkan olsa da kaybettiğimiz annenin şiirini okusak o eminim daha derin yaralar hepimizi. Aramızdan ayrılan tüm annelerimizin mekanları cennet olsun. Nurlar içinde uyusunlar. Anneye ölüm değil cennet yaraşır. Tüm annelerimizin anneler gününü kutluyorum.
 

almıla

Meşe Yosunu
#4
Belki bir tren gelir uzaktan içinden kimse inmez
Beklediğimiz hiç kimse yok anneme de söyledim
Olsun dedi o da içi boş bile olsa
Trenler var oldukça bir umut var demektir.
 

almıla

Meşe Yosunu
#5
Bu dünya soğuk.
Rüzgar genelde ters yöne eser.
Limon ağaçları kurur.
Bahaneler hep hazır.
Güzel günler çabuk geçer.
İçimiz hep bir hoşçakal ülkesi..
 

YILKANT

Administrator
Yönetici
#6
Beni şair ettin.
Beni adam ettin.
Bana yazık oldu.

Yazar Ümit Yaşar Oğuzcan'ın kitaplarının ilk sayfalarında görebileceğiniz bir yazıdır.
Kalbur üstü, hemen 5 tane say deyince saydığımız pek çok şairin hayatları hep dram. Bu kadar hayran olduğumuz sözleriyle bir kadını nasıl kendilerine aşık edemediklerini ise hep şaşkınlıkla okumuşumdur. Ümit Yaşar bunu böyle özetlemiş.
 
Son düzenleme:

almıla

Meşe Yosunu
#7
Beni şair ettin.
Beni adam ettin.
Bana yazık oldu.

Yazar Ümit Yaşar Oğuzcan'ın kitaplarının ilk sayfalarında.
Kalbur üstü, hemen 5 tane say deyince saydığımız pek çok şairin hayatları hep dram. Bu kadar hayran olduğumuz sözleriyle bir kadını nasıl kendilerine aşık edemediklerini ise hep şaşkınlıkla okumuşumdur. Ümit Yaşar bunu böyle özetlemiş.
Hocam aslında ben bir kadına yazıldığına inanmıyorum o şiirlerin yani Abdulhak Hamit Tarhan Makberi ölen eşine yazdıktan sonra taziyede tanıştığı bir kadınla 2 hafta sonra evlendiyse bana kimse aşktan bahsetmesin :) belki o duyguyu anlatıyorlardır bilemiyorum ama Ümit Yaşar'ın en büyük hezeyanı bence oğlu Vedat ın intiharı ile başladı.. Galata şiirini okuyunca çok üzülmüştüm aşk şiirlerinin hepsinden daha kıymetli benim için
 

YILKANT

Administrator
Yönetici
#8
Hocam aslında ben bir kadına yazıldığına inanmıyorum o şiirlerin yani Abdulhak Hamit Tarhan Makberi ölen eşine yazdıktan sonra taziyede tanıştığı bir kadınla 2 hafta sonra evlendiyse bana kimse aşktan bahsetmesin :) belki o duyguyu anlatıyorlardır bilemiyorum ama Ümit Yaşar'ın en büyük hezeyanı bence oğlu Vedat ın intiharı ile başladı.. Galata şiirini okuyunca çok üzülmüştüm aşk şiirlerinin hepsinden daha kıymetli benim için
Azıcık çapkın da oldukları doğrudur. :)

Ümit Yaşar acıyı insanın iliğinde hissettiren şairlerden kesinlikle haklısınız.
 

almıla

Meşe Yosunu
#9
Cemal Abi 'Kardeşler evde kadın sesi dinliyorsunuz, doğru değil' diye uyarıda bulundu.
Söyler söylemez evimize giren kadın sesleri zihnimde harekete geçti.
Sezen Aksu, Selda Bağcan, İlkay Akkaya ve politik müzik gruplarındaki kadınlar.
Sessizliği Muhsin Abi bozdu 'Abi, İlkay Akkaya'da kadın sesi sayılır mı?'

Beni Onlara Verme-Tarık Tufan

Not: Hikayenin sonunda İlkay Akkaya'nın kadın sesi sayılmadığı ve evde dinlenebileceği kanaatine varıyorlar :)

 

almıla

Meşe Yosunu
#10
"Elveda" dedi çiçeğine.
Çiçekten bir karşılık gelmedi.
"Elveda" dedi bir kez daha.
Çiçek öksürdü, ama soğuk aldığından değildi öksürük.
"Saçmaladım" dedi sonunda küçük prense.
"Bağışla beni, mutlu olmaya çalış"
Küçük prens, çiçeğinin ona sitem etmemesine şaşırmış, elinde cam fanusla kalakalmıştı.
Bu sessiz tatlılığı anlayamıyordu.
"Tabii, seni çok seviyorum" diye konuştu çiçek.
''Bunu şimdiye dek sana belirtmemiş olmam benim hatam.
Aslında bu da önemli değil.
Ama sen... Sen de benim kadar aptalca davrandın.
Mutlu olmaya çalış...

Küçük Prens
 

almıla

Meşe Yosunu
#11
Geceye en sevdiğim Didem Madak şiirini bırakıyım. Yattığı yer Nur olsun.

Çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım
Bilmiyorsunuz. Darmadağın gövdemi
Çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum.
Karanlıkta oturuyorum. Işıkları yakmıyorum.
Çalar saat zembereği boşalana kadar çalıyor
Acı veren bir sevişmeyi hatırlıyorum.
Bir bıçağın gereksiz yere parlaması bu.
Yıllardır kendini bulutlarda saklayan illegal bir yağmurum.
Bir yağsam pahalıya malolacağım.
Ben bir bodrum kat kızıyım bayım
Yalnızlıktan başka imparator tanımaz bodrumum
Bir süredir plastik vazolar gibi hiç kırılmıyorum
Fakat korkuyorum. Birazdan da
Kırk üç numara ayakkabılarınızla
Bahçede oynayan çocukların üstüne basacaksınız
Bu iyi olmaz bayım!

'Gün akşam oldu' diyorum
Ekmek kırıntıları atıyorum kuşlara
Cam kırıkları yiyorlar
Rüyamda; bir kase dolusu suyun içinde
Rengarenk yap-boz parçacıkları
Anlatmak istiyorum, dinlemiyorsunuz.
Hayır,sanırım sabahı bekleyemem
Bilmiyorum.
İnsanlar rüyalarını acilen anlatmalı.

Ondört yaşındaydı ruhum bayım
Bir mermer masanın soğukluğunda yaşlandı.
Protez bacaklar taktılar ruhuma ince ve beyaz
Gıcırdaya gıcırdaya dolaştım şehri
Protez bacaklarıma bile ıslık çaldılar
O ara içimde çiçeklerden oluşmuş
bir silahsız kuvvet ablukaya alındı
Sinemalarda da 'organzm gıcırtıları' oynuyordu.
Kaçmaya çalıştım. Olmadı.
Bu nedenle, çiçekli şiiler yazmayı
Ruhum açısından faydalı buluyorum bayım.
Neyse işte
Ben her filmi hatırlarım
Sinemaların hiç bitmeyen gecesine sığındığım çok oldu.
'Sofı'nin tercihini' seyrederken çok ağlamıştım.
Öpüşen Guramilerle ilgili bir film yapsalar
Onu da mutlaka hatırlardım.
İnsan içinde çevrilen bir çıkrığın sesini unutur mu?
Hem sonra ben hatırlamaya alışkınım
Bir 'eşya toplayıcısıyım' bayım.

Büyük gemiler de yok artık bayım
Büyük yelkenler de
Büyük kağıtlar yakmak istiyor şimdi canım.
İşte az önce bir karabatak daldı suya
Bir süredir de kayıp
Dünyayı yutmuş olarak çıksa da ortaya
Ölüm çok iri bir sözcük değil bayım.
Kasımpatları kadar acı kokuyorum biliyorum.
Ama siz sobada sucuklu yumurta pişirip yiyen
Yoksul bir aşkın güzelliğini bilir misiniz?
Bir gül, bir güle derdi ki görse..
Yalan söylüyorum
Güller bu sıra hiç konuşmuyor bayım.
 
#12
Kim ki bu süründüğü güzel kokular vesilesiyle malıyla böbürlenmeyi, bununla anılıp riyakarlık yapmayı veya yabancı kadınların kalbine bununla girmeyi niyet ederse, işte bu sürdüğü koku onun için bir günah olur ve kıyamet günü bu koku leş kokusundan daha pis bir şekilde kendisine sürülür.
 

almıla

Meşe Yosunu
#13
..ve sen çok güzel susuyordun.
o yüzden sana ihtiyacım vardı.
her zaman dinlemediğini biliyordum,
ama benim dinleyecek birine değil,
konuşurken yanımda olacak ve
bana hiç soru sormayacak birine ihtiyacım vardı.
ve sen çok güzel susuyordun..

Ali Lidar
 

almıla

Meşe Yosunu
#14
Marifet mahkemesinde verilen hükme göre,
Cennet iflâs eder, efsane-i Adem de geçer.

Neyzen Tevfik- Geçer şiirinden
 
Son düzenleme:

almıla

Meşe Yosunu
#15
Herkes çok iyi bilir ki, bazen bir saatlik süre insana ömür kadar uzun gelirken,
bazen de göz açıp kapayıncaya kadar geçip gider.
Zamanın bu garip kısalığı uzunluğu, o saat içinde yaşanan olaylara bağlıdır.
Çünkü zaman yaşamın kendisidir.
Ve yaşamın yeri yürektir.

Momo
 

almıla

Meşe Yosunu
#17
Karanlıkta ışığın parlıyor
Nereden geliyor, bilmiyorum
Çok yakındaymış gibi görünüyor
Oysa o kadar uzak ki.
Ne olursan ol;
Parla, parla küçük yıldız !

Momo
 

almıla

Meşe Yosunu
#20
İlk bebek ilk kez gülümsediğinde, gülüşü bin parçaya bölünüp etrafa dağılmış ve işte periler de böyle doğmuş.
Bu nedenle her çocuğun bir perisi olur.
Ama çocuklar büyüyüp perilere inanmamaya başlayabiliyorlar.
Ne zaman bir çocuk, " Perilere inanmıyorum." dese, o an bir peri ölür.

Peter Pan :)