Parfümlerde Sentetik Kullanımı

azzura

Meşe Yosunu
#1
Merhaba Luca Turin’in kitaplarını okuyup biraz araştırınca parfümlerde sentetik kullanımının 1870’li yılların başlarına dayandığı gibi bir bilgiye ulaştım.

Ayrıca gül başta olmak üzere çiçeklerin yağlarının kokmayacağı “headspace” adı verilen yöntemle sentetik-organik karışımı ile kokuya ulaşıldığı bilgisine de mazhar oldum.

Bu kadar eskiye dayanan sentetik kullanımı beni şaşırttı. Fiyat ve maliyetler düşünülünce sentetik kullanımını anlayabiliyorum, hatta regülasyonlar sebebiyle de ortaya çıkan sentetik kullanımını anlıyorum, ancak o dönemlerde dahi sentetiğin olması sizce neden? Ve vintage dediğimiz birçok parfümde de sentetik olup olmadığına soru işareti değil midir?

Bu merakım doğrultusunda eklemeleriniz ile bu başlığı daha da zenginleştireceğimizi ümit ediyorum:)
 
Son düzenleme:

Debussy

Moderator
Yönetici
#4
Bircok nedeni var tabii ama ilk kullanım olarak Gökhan'ın da dediği gibi; bu sentetik notalar bir nevi yeni bir renk, yeni bir enstrüman; olağan parfümleri kırmak için sentetik notalar büyük yenilikti. Müzikte de tonaliteden uzaklasip bambaska akorlar eklemişti müzisyenler misal. O dönem böyle bir yenilik akımı vardı her alanda. Buna benzer analojiler kurmak mümkün.

Parfümler üzerinden örneklerden misal eski versiyon Shalimar. Shalimar'in vanilyasi hem sentetik hem doğal vanilyadan oluşan bir akordu. Bu şekilde yepyeni bir vanilya akoru oluşmuş hem de kalıcılık ciddi anlamda artmıştı. Yani sentetik vanilya tercihi maliyet değildi tam olarak.

Aldehit gibi notalar da bambaşka kapılar açtı tabii. O zamanlar en yüksek kalite sentetik kullanıyorlar, şimdiki gibi maliyet kısma değil tam olarak.

Görebildiğim kadariyla ana notalar doğaldı, sentetikler ise zenginleştirici.

İlerleyen yıllarda durum değişiyor elbette. Belki de sentetigin bu denli artmasında 70'li yıllarda Fransa gibi bölgelerde yaşanan don olayları ve fırtınalar etkili olmuş olabilir. Baya doğal hammadde sıkıntısı çekmişler o aralar :).
 
Son düzenleme:

Ustad

Dr Hobbit, omurga önemlidir Kardeşim.
Yönetici
#5
Kitapta 1940-50 li yıllarda ki kokuların çok kötü hammaddelerden de yapıldığından bahsetmişti. Bu kısma ilk başta çok şaşırdım ama sonra savaş durumu vs. diye devamını okuyunca durumu anladım.
 

Debussy

Moderator
Yönetici
#6
Kitapta 1940-50 li yıllarda ki kokuların çok kötü hammaddelerden de yapıldığından bahsetmişti. Bu kısma ilk başta çok şaşırdım ama sonra savaş durumu vs. diye devamını okuyunca durumu anladım.
Bunu ben de ilginç bir şekilde fark etmistim.

Guerlain'in ikinci dünya savaşı esnasında çıkarttigi parfumlerin sivisi extrait olsa dahi açık renkli, pek yoğun değiller. Chanel de öyle.
40 öncesi çıkanlar ise inanılmaz koyu ve yoğun, 50 sonrasi da 40 öncesi kadar olmasa da koyu 70'lere kadar. Hatta 30'lardaki bir EDC 40'lardaki extraitden daha koyu görünüyor.

Koyuluk ve yoğunluk kalite ile endekslemek doğru olmasa bile buradan savas esnasında sorunların olduğunu belli oluyor.

Aynı zamanda bu gözlem eski parfumlerin sıvı renginin koyulugunu ve yoğunluğunun zamana bagli olarak değiştiğine yoranlari da yanlışlıyor.
Kısacası demleme ile alakası yok, eskiden cekinmedikleri için öyle yoğun ve koyu sıvı renkleri :).
 
Son düzenleme:

YILKANT

Administrator
Yönetici
#7
Teknolojik gelişmeler hammaddelerden maximum fayda almak adına sentetik çözümler üretmeye itti insanoğlunu. Bilim,sanat dahil olmak üzere her alan bu teknolojiyi kullanmaya başladı. Tabi çok sağlıklı bir durum değil bu. Ekoloji kendini yenileyebilir bir halde iken; nüfus artışları ve teknolojinin hasarları ile küresel tehditleri ardarda sıralamaya başladı. Koku alanında sentetik çözümler bazen mecburiyet ve bazen de keyfi olarak çoğunlukla da doğal kaynakları kullanmanın ekonomik yükü nedeniyle uzun zamandır dozajı artışa geçerek sürdürülmekte. Ben renklerin bile artık sentetik olduğu bu dünyada, dünyanın: üzerinde yaşayan canlılar eliyle kendini uçuruma götürdüğünü üzülerek izleyenlerdenim. Tabiatın verdikleyle yetinmeyi zamanında öğrenebilmiş olsaydık. Bu gün böyle bir paradox la karşı karşıya kalmazdık diye düşünüyorum.