Bu yazıda daldan dala konacağım. Okursanız sevinirim.
En eski kaynak olarak Hatun kelimesi Kraliçe anlamında Orhun Yazıtlarında görülmekteymiş.
χatun/katun "kraliçe" [ Orhun Yazıtları (735) ]
Yine başka bir kaynak olarak Dede Korkut Kitabı'nda kadun/kadın "soylu sınıfa mensup kadın" anlamında kullanılmış : "Ak südün emdügüm kadınum anam."
Kelime köken olarak Soğdca χwatēn "kraliçe" sözcüğünden alıntı imiş.
Dişi kelimesi ise tışı/tişi "aynı anlamda" ilk kez Uygurca Maniheist metinlerde kullanılmış.
Bunlar işin Etimoloji'si.
Kadın mı, bayan mı? Bayan deyince hafızamda canlanan iki çocukluk şakasından ibaret oldu, komik değiller tabi ki. Birincisi: "Bayanlar, merdivenden kayanlar." İkincisi "Erkek, bayan, bayılan."
Ama kadın deyince...
...
Kalem elden düşüyor.
İş bu metni yazmaya çalışırken üniversitede okuduğum Siyah İnciler adlı kitaptan - Mehmed Rauf'un eseridir- altını çizdiğim bir kısım geldi aklıma. Google'a sordum buldu. O pasajı sizlerle paylaşmak isterim:
Kadın İhtiyacı
‘’Bir ihtiyaç, derin, dayanılmaz, zalim bir ihtiyaç, ele geçmesi hayal olan bir kadın ihtiyacı ruhumu yakıyor; bir kadın, kalbimin bütün yaralarını saracak nazik ellerle, avutulmaz yaşlarını unutturacak sıcak bakışlarla, ruhumun bu hüzün boşluğunu dolduracak ince bir kalple bir kadın; bir kadın ki bütün harap olmuş gençliğime samimi gözyaşlarıyla ağlasın, dizinde hayatımın bütün elemlerini ağlayabileyim; bir kadın ki bu yalancı sözlerin, ağlayan emellerin, âh eden ümitlerin yaslarını şefkat ve bağlılığı ile avutsun. Bu vefasız, bu kalpsiz kadınlardan, hatta aşklarıyla, hatta vefalarıyla bile zehirli yaralar açan, gençliğimin bütün hararet ve sevgisini söndüren bu kadınlardan gelen acılarımı göğsünün üstünde ağlaya ağlaya unutayım... Böyle bir kadın ihtiyacı ile bütün gençliğim işte mahvoluyor: Ölüyorum. Bir kadın ki bir kardeş olsun, bir eş olsun; yok yok bir anne olsun, bir anne ki her şeyiyle bir kadın, fakat kalbiyle, vefasıyla bir anne...’’
Konuyla hiç alakası yok ama geçenlerde beni çok duygulandıran şu metin de şurada dursun. Metin, İbnül Emin Mahmut Kemal İnal'ı anlatıyor:
"Hiçbir kadın eli, onun güzel alnına, hiç olmazsa, ateşi var mıdır diye bile değmemiştir. Hiçbir kadın, onun saçlarını okşamamıştır. Öylesine yapayalnız, gölgesiz yaşamıştır."
Neyse daldan dala konmaya devam edeyim.
Mecburen böyle yazacağım.
Aklımda uçuşan sözlerden hangisini tutarsam yazıyorum çünkü şuan.
İlk yakaladığım söz Yahya Kemal'den. Şiir, Erenköyü'nde Bahar.
Sarsıcı bir söz, "Şiiri hatırlatan kadın!"
Çok kerre hayâlimizde cânan
Bir şi'ri hatırlatan kadındı.
Sırada Bedri Rahmi Eyüboğlu var. Diyor ki:
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın.
Eh tabi, kadın başka karı başka ama Nazım Hikmet'in şu tasviri bana Itır Esen'in gençliğini hatırlatıyor:
Karım benim!
İyi yürekli
altın renkli,
gözleri baldan tatlı arım benim
Yazacağım bu söz ise Cahit Sıtkı Bey'in pek bilinmeyen bir şiirinden. Evlenmeden evvel karısına yazmış.
Aşk ile yaptım bu işi
Elimle seçtiğim dilber
Yârin olmuşu ermişi
Şefkatte anneye değer
Yukarıda "şiiri hatırlatan kadın" diye bir ifade olmuştu. Şiiri hatırlatan kadın olur da infiali şiire benzeyen kadın olmaz mı? Evet bazı kadınlar ağlayınca çok çok çok güzel oluyorlar. Zuhal Olcay öyle, kıymetli eşim öyle. Şiirlerini çok sevdiğim Rıza Tevfik Bölükbaşı, nam-ı diğer Feylesof Rıza bakın ne diyor:
Ben seni ağlattım, hem çok ağlattım
Çünkü infiâlin şi're bedeldi
Bir kadın ağlatmak zevkini tattım
Bende bu bir çılgın, hain emeldi
Güzel gözlerine yaşlar sinerken,
Sonra damla damla taşıp inerken
Göğsünde şahkalar çoşup dinerken
Titrek dudakların cidden güzeldi.
Kadın hep bir yâr imgesiyle geldi yazı boyunca aklıma. Aklıma geldi diyorum ama bunlar düpedüz Necip Fazıl'ın "Sayıklama'sı".
Ne olurdu, bir kadın, elleri avucumda,
Bahsetse yaşamanın tadından başucumda.
ve tabi ki Attila İlhan.
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
azıcık okşasam sanki çocuktular
bıraksam korkudan gözleri sislenir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir
Son sözü Hazret-i Pir Mevlânâ Muhammed Celâleddin-i Rûmî söylesin.
Pertev-i Hakkest an mâşûk nî
Halikest an gûyâ mahlûk nî
”Kadın Hakk nurudur. Sevgili değil. Sanki yaratıcıdır, yaratılmış değil”.