Şekerli ve ölçülü bir tatlılığa sahip olmayan kokular

YILKANT

Administrator
Yönetici
#1
Hiç sevmediğim bu koku grubuna değinelim istermisiniz?

Parfümlerin doğal materyallerle yaratıldığı yıllarda benzerlerine rastlayamayacağınız tarzda günümüzde bir moda oluştu. Beğeniler ve algılar buna göre oluşturuldu. Şekerli ve aşırı tatlı kokuları sizce neden bu kadar çokça görmeye başladık.
Sebebi bence artık doğal hammaddelerle pafüm üretmenin hem zorluğu hem maliyeti hemde bazı ifra engellemeleri diye sayabiliriz. Şöyle kolaylaştırıldı diye de izah edilebilir. insanoğlunun zihninde kötü bir anıdan çok keyifli anları çağrıştıran tatlı kokularla (ki bu çoğu zaman kutlamada yenilen tatlı yiyeceklerin yapımında kullanılan hammaddeler olmaktadır.) parfüm üretilip genel beğeni ve insan koku algısıyla oynayarak yeni yapılar üretme gayreti içinde bir sektör görüyoruz. Bu yiyecek gibi kokan notalar; metalik tatlar alacağınız sentetik notaları perdeleyip kokunun bütününü ele geçirerek markaların hem satış adedini arttırmalarına, hem de maliyetlerini küçültmelerine imkan tanıyor. Bugün zaten vanilya veya tatlılık verecek diğer materyallerin soframıza bile sentetikleri girmiş durumda. Marketten bir salep alıyorsunuz ama aslında onun gerçek salep olmadığını olamayacağını o paralara satılamayacağını da bilerek tüketiyorsunuz. Ben tatlı notaları sevmem evet ama karşısında değilim. Benim takıldığım konu tamamen konunun arkasının dolaşılması durumu. Sizler neler düşünüyorsunuz bu durumla alakalı?
 

Debussy

Moderator
Yönetici
#2
Güzel bir konu :). Tatlılık olayına pek değinmeden sentetik kısmına değinmeye çabalayacağım kendi bakış açımla.

Öncelikle günümüzde parfüm sanat değil kozmetik ürünü olarak görülüyor fakat eskiden daha sanat ve yaratıcı bir olay olarak algılanıyordu.

Aslında sentetik notaların parfüm dünyasına girişi sanatsal kaygılardan olduğunu düşünüyorum. 20. yüzyıl her anlamda değişim dönemiydi. Diğer sanat türlerine ve geçmiş parfümlere bakarak bu varsayımı yapıyorum, örnek vermem gerekirse fotoğraf ve sinema sanatının ortaya çıkması resim sanatını da tamamen değiştiriyor zira resim sanatında doğayı taklit etmek tamamen manasız hale geliyor ve sanatçılar kendi iç dünyalarına yöneliyor. Doğayı kusursuz ele alabilen fotoğraf varken neden resim ile aynı şey çabalansın ?
Bunun yanı sıra geçmişi bir kenara bırakma durumu da mevcut her dalda. Modern besteci Schoenberg şunları diyecekti: "Nasıl toplumda yer alan yozlaşmış ve statükocu, ahlaki yapıya karşı mücadele içerisindeysek, kalıplaşan müzik kurallarına karşı da benzer şekilde mücadele etmeli ve bu yerleşen kuralları yıkmalıyız." Bu yaklaşım her sanat dalında vardı aşağı yukarı. Parfüme sentetiğin girdiği dönem ile aynı sanatta olanlar da aynı dönem bu arada. Pek tesadüfi değil yani. O dönemin değişim rüzgarından parfüm sektörü de nasiplenmiş.

Sentetik notalar da bir nevi buradaki makine faktörü ile eşdeğer görmek mümkün. Parfümörler için doğayı olduğu gibi ele almaktansa yabancısı olduğu bir alana girmeleri daha cazip gelmiş olabilir. Ama o dönemde de en yüksek kaliteli sentetik ve doğal hammadeler beraber kullanıyordu, yani sentetiğin kullanılma amacı maliyetten kısma değildi hatta bazı sentetikler doğalından bile pahalıydı. Fakat tahmin edilebileceği gibi sentetiğin kullanım amacı başkalaştı zamanla.

19. ve 20. yüzyılın başlarında ve öncesinde bir senfoninin, operanın, romanın, tablonun, heykelin oluşturulması yıllar sürüyordu. 1970 öncesinde de zaman daralsa da aslında aylar süren bir süreç var. Parfümlerde bile böyle durum, eski parfümörlere bakın hayatı boyunca çıkardıkları parfüm sayısı 10'u zor geçer. Ama günümüzde bir parfümör tek senede kopyala yapıştır kafasıyla onlarca parfüm sürebiliyor piyasada.

Görünen o ki her şey endüstriyelleşme başladı ve sanatsal kaygı ikinci plana itildi. Şuanda parfümlerde kokular ikinci planda; maliyet ve ambalajlama ise birincil. Ucuz ve pratik olduğu için de kalitesiz sentetikler kullanılıyor.

Günümüzde verimlilik her şey. Ne kadar hızlı olursan, ne kadar kar yaparsan o kadar güçlü olursun. Nicelik niteliğin önüne geçti.
Bu üreticinin mi suçu yoksa toplumun suçu tartışılır. Değişime ayak uyduramayan markalar batmakla veya küçülmekle mükellef çünkü. Emeğinin karşılığını almak zor biraz. Pragmatik yaklaşmak zorunda kalıyor herkes mecbur.

Makineleşme ortaya çıktığında da sürekli tartışılmıştı, insanların duygularını kaybetmeye başladığını ve daha robotlaştığını düşünüyordu büyük bir kesim. Charlie Chaplin'in dediği misal şuydu: "Hırs insanların ruhunu zehirledi. . . Hızımızı artırdık ama bunun tutsağı olduk. Bolluk getiren makineleşme bizi yoksul kıldı . . . Çok düşünüyoruz ama az hissediyoruz."

Ama Chaplin'in döneminde makineler hayatımıza bu kadar etki etmemişti bile.
Günümüzde konfora ve hıza çok alıştık -veya alıştırıldık-. Artık çok düşünmüyor çok hissetmiyoruz bize en basit ve pratik olanına yöneliyoruz. Benim görüşüm böyle, çuvaldızı başkasına batırıp kaçmıyorum kendime de eleştiri. Her şey çok hızlandı, bu pratiklik ve hız çoğu şeyin içini boşaltıyor gibi geliyor bana. En iyisini yapmak gibi kaygı yok, en kısa sürede ne kadar çok şey yapabilirim gibi bir kaygı söz konusu.

Doğal notaların pratiklik ve maddi açıdan bazı dezavantajları bulunuyor. Burada da pratik olana yöneliyorlar her alanda olduğu gibi. Analog sese sahip plaklar tercih edilmezken mekanik sese sahip seslerden dinliyoruz misal müziği çünkü analog pratik değildi. CD de yeteri kadar pratik olmadığı için günümüzde yerini internet üzerinden dinlemeye bıraktı, ki insanların genelde youtube veya Spotify gibi servislerden edindiği müzikler cd ya da plağın yerini tutamaz en basitinden.

Parfümde de benzer durum söz konusu. Ki bu hızda giderse günümüzdeki parfümleri bile çok ararız gibi :D.
 
Son düzenleme:

YILKANT

Administrator
Yönetici
#3
Yani Global dünyaya doğru bir algı operasyonu var aslında. Sanatta bilimde veya ticari dünyada hep globalizm sözkonusu. İnsan algıları her anlamda dizayn ediliyor. Beğenilerimizi ve ihtiyaçlarımızı küresel ölçekte belirleyen gizli bir el olduğu çok açık aslında. 70 lerde 80 lerde ve hatta 90 ların ilk bölümünde talep arzı şekillendirirken, artık arz talebi şekillendiriyor. Düşünmeye zaman ayıramadan yaşamaya alışmış bir insan modeli oluşuyor. Doğrusun Ozan, aslında olay parfümle sınırlı değil. Pink Floyd'un The Wall da anlattığı gibi duvarlar örülüyor ve insanoğlu duvarı yapan değil insanlığın fikir üretmesini engelleyen bu duvarı oluşturan tuğlalara dönüşüyor.
 
Son düzenleme:

azzura

Meşe Yosunu
#4
Sentetiklik konusu kullanılan sentetiğin kalitesi ile benim tercihim arasında doğru bir orantı var. Kaliteli sentetik ise benim için sorun yok. Bir ürünü doğada bulunan ham maddesini kullanmadan laboratuvar ortamında üretilmesine açıkçası karşı değilim. Yeter ki kaliteli olsun. Bugün laboratuvarda üretilen organlardan, fareler üzerinde üretilen organlar dahil birçok alternatif üretime gidilmesi söz konusu. Sadece bana gül kokladığımda gelen o doğal gül kokusunu verebilsin. Ki bu da aslında pahalı olması anlamına geliyor.

Laboratuvar ortamında üretilen bir kokunun orjinali kadar iyi olması halinde doğada bulunan hammaddenin kullanılması, maliyeti de düşünülürse, sentetiğin tercihi bence sorun yaratmamalı. Hem doğada bulunan kaynakların kıt olması da düşünülünce bu yönlü bir düşünce bence makul. Ayrıca çok çok kötü olmadıkça insan burnunun sentetik ve organik arasında ayrım yapabileceğini de düşünmüyorum. Bu arada parfümün üretim maliyetinin (100% organik de olsa) çok düşük olduğu aşikar. Mesele kokunun pazarlanabilmesinde. Aslında biz o fiyatı markaya, parfümöre, kokunun genel beğenisine vermekteyiz. Bu açıdan markalar farklıyım ben izlenimi için pazarlama stratejileri uygulamaktalar. Yoksa bence Clive'ler o fiyatları etmez ancak "biz dünyanın en pahalı kokusuyuz"marka imajı yaratırsanız şişeleri de biraz pahalı tutarsanız satılabilmekte veya Creed ortaya çıkarmış olduğu "hype" ile çok düşük performansa sentetik olduğu halde yok satıyorsa markalaşmanın aslında parfümün önünde olduğu aşikar.

90'lar öncesi genellikle meşeyosunu, narenciyeler, hayvansal notalar ve deri temalı çok parfüm bulunmakta. Maskülen dediğimiz çoğu koku bu yönde. Kadınlar için de çiçeksi ferah notalar yoğunluklu olarak tercih edilmiş. Hatta arabik tarzda karanfil çiçeği ve bol miktarda kehribar (amber) tercihi görülüyor. 2000'lerde yeni nesil şekerli tatlı kokuları tercih etmeye başladığı için kokular tatlılaşmaya başlamış gibi görülmekte. Maskülenlik olarak tütsü ve baharatların bir arada kullanıldığı (barutun bile bulunduğu) parfümler günümüzde daha çok tercih edilmeye başlanmış. Aslında bunun maliyetle ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Tamamen tüketicinin ve moda anlayışının belirlediği bir durum. Belki 50 yıl sonra hayvansı notalar birinci sıraya geçecek ve bu sefer de şekerli notalar bize eski kafa gelmeye başlayacak.

Son olarak sanat için üretilen parfümler de var aslında. Ancak bunların fiyatları bizim beklediğimiz ile çok farklı. İnsanlar günümüzde parfümü güzel kokmak beğenilmek maksadıyla almakta. Geçmişte de bu böyleydi. Hatta günümüzde daha cesur işler ortaya çıkmakta diye düşünüyorum.
 

YILKANT

Administrator
Yönetici
#5
Kürşat bey aslında o modayı belirleyen biz değiliz. Bu modayı belirleyen hatta bize dayatan bir sanayi var karşımızda. Yoksa dönemsel olarak aynı fikirdeyiz. 70-80 lere bakarsak da orada bir meşe yosunu popülasyonu var. Ancak meşe yosunu materyal olarak çok da harman kalitesini bozan ele geçiren bir aktör değil. Daha çok derinlik vermiş. Nota geçişlerini ve katmanların oluşmasını sağlamış. Bugün ise bu teknolojiye rağmen ki sentetik yumurta bile üretilebiliyorken. Üretkenlikten uzak kopyala yapıştır düzeneği kurulmuş ve sadece tatlılığın beğeni oluşturduğu, psikolojik etkinliği de dikkate alınarak aslında kabullenilmiş çaresizlik şu gün dünyanın belki de yaşam tarzı olmuş durumda.
 

azzura

Meşe Yosunu
#6
Kürşat bey aslında o modayı belirleyen biz değiliz. Bu modayı belirleyen hatta bize dayatan bir sanayi var karşımızda. Yoksa dönemsel olarak aynı fikirdeyiz. 70-80 lere bakarsak da orada bir meşe yosunu popülasyonu var. Ancak meşe yosunu materyal olarak çok da harman kalitesini bozan ele geçiren bir aktör değil. Daha çok derinlik vermiş. Nota geçişlerini ve katmanların oluşmasını sağlamış. Bugün ise bu teknolojiye rağmen ki sentetik yumurta bile üretilebiliyorken. Üretkenlikten uzak kopyala yapıştır düzeneği kurulmuş ve sadece tatlılığın beğeni oluşturduğu, psikolojik etkinliği de dikkate alınarak aslında kabullenilmiş çaresizlik şu gün dünyanın belki de yaşam tarzı olmuş durumda.
Yılmaz Bey dediğiniz gibi artık derinlikten uzak parfümler ve birbirine benzeyen çok fazla çalışma var. Bu konuda sonuna kadar haklısınız. Belki de parfüm endüstrisi yeni ve derinlikli kokular çıkarmadıkları için insanları ve modayı da böyle yönlendirmiş olabilir. Benim de katıldığım üretkenlikten uzak bir dönemdeyiz ve bu bence giderek daha da büyüyecek gibi duruyor. ELCA ve LHVM de bu süreçte etkili oldu sanırım.
 

Debussy

Moderator
Yönetici
#7
"90'lar öncesi kadınlar için de çiçeksi ferah notalar yoğunluklu olarak tercih edilmiş." ve "Hatta günümüzde daha cesur işler ortaya çıkmakta diye düşünüyorum." kısımlarına bianen:

1960 öncesi parfümlerin o yıllardaki vintage haliyle deneminizi öneririm, günümüzdeki yumuşatılmış, törpülenmiş ve içi boşaltılmış haliyle değil :) 70 öncesi kadın parfümleri içerisinde çiçeksi olmayan, günümüzün maskülen toplarından ağır ve sert birçok parfüm bulunmakta. Çok radikal ve zorlu işler mevcut. Dediğim gibi vintage hallerini denemeden anlaşılamıyor bu çünkü günümüze uygun hale getirdiler eski parfümleri de. Dediğim parfümler 90'lar değil ama çok daha öncesi. 60 öncesi falan.

Doğal notaların -sahte olmayan ve belli kalite eşiğini aşanların- fiyatları gerçekten yüksek sentetiğe kıyasla. Öd, birçok çiçek, ambergris, hayvansal gibi birçok notanın saf milim fiyatı 100 doları aşabilmektedir, ortalama bir sentetiğin fiyatı ise milimi fiyatı birkaç dolar. Sentetik ve doğal arasındaki fark tartışmalı durum zaten, deneyimlerime göre doğal olan ile sentetik arasında belirgin bir fark var ama tercih değişebilir, yani kimileri sentetiği daha cazip bulabilir fark edilirliği falan daha yüksek olduğu için. Burada notadan notaya fark ettiğini düşünüyorum. Bazı notalar ise çok zor ayırt ediliyor hatta ayırt edilemeyenler de var ve gerçekten de başarılı taklit ediliyor. Ama hepsi değil.

Bir örnek de vereyim: Sultan Pasha'da aynı attarın farklı oranlı versiyonları oluyor, %100 doğal olan ve bir de %25 sentetik olan versiyonları da bulunuyor, denemesi bedava değil ama aradaki fark şaşırtıcı, ki en yüksek sentetikler kullanılıyor sentetiklerde de. Arada fark olmasaydı birini 100 pound birine 30 pound demezdi sanıyorum, ki %75 doğallık oranı bile inanılmaz yüksek günümüze kıyasla. Öyle Roja'nın falan kullandığı sentetiklerden de kaliteli. Ama aralarındaki hissiyat farkı şaşırtıcı. Birkaç dolarlık sentetik öd varken gidip milimine 1000 dolar verenler saf değil, farklar mevcut. Sentetikler yaygınlaşmışken bile doğal kullanıldı uzun süre özellikle çiçekler, hayvansallar, narenciyeler. Bilmem kaç dönümlük arsalar alıp tarlalar kuran markalar var.

Gene de kaliteli olmak kaydıyla sentetik gayet tatmin edici bulunup belli kıstaslar göz önüne alınca tercih edilebilinir bu ayrı tartışma konusu.
Şu noktada katılıyorum ama, tek etmen para değil, sentetiğin doğala karşı avantajları bulunuyor ama burada para faktörünü de göz ardı etmemek gerekli. Tek etmen fiyat olmasa bile bu da işin bir parçası. Maliyetler korkunç derecede düştü. 1 parfümün formülünde birkaç dolar kar etmek bile milyonlarca dolar kar etmek anlamına geliyor. Çoğu parfümü tasarlatırlarken şu maliyeti aşmasın diye belirtiyorlar da.
Yüksek kaliteli sentetik değil de kalitesiz sentetik biraz da bundan kullanılıyor, kaliteli sentetikler de ucuz değil çünkü.

Parfüm tarihi irdelenirse ilginç detaylarla karşılaşıyoruz. Günümüzde erkek parfümü olarak satılan çoğu şey bir dönemler kadın parfümüydü ve reklamlar buna göre yapılıyordu. Kadınlar da bunları gidip satın alıyordu. Kokunun modası kadınlar arasında geçince aynı parfümü erkek olarak pazarlayıp farklı bir pazarda tekrar satıyorlardı. Buna dair birçok örnek var. Koku algısının şekillenmesinde elbette tüketicinin de rolü bulunuyor tek taraflı ele almak yanlış olur ama yönlendirmeyi yapan parfümevleri genelde, eğer yönlendirme başarılı olursa ona göre hareket ediyorlar. Yönlendirmenin başarılı olması için de tabii birçok reklam ile destekliyorlar.
1980 öncesi deri ve hayvansal merkezli birçok kadın parfümü var. Erkeklerin kullandıkları da daha beyefendi diye tabir edebileceğimiz cinstendi. Şimdi roller değişmiş biraz :).

Bunun yanı sıra kullanıcı talebi de önemli tabii. Örneğin kadınlar birinci dünya savaşı sonrası çiçeksi parfümlerden kaçınmaya başlıyorlar, o dönemin feminist hareketleri vesaire parfümleri de etkiliyor. Kadınlar masum algılanmak istemiyorlar bu dönemde. Parfümler de ona göre şekilleniyor. Yani genelleme yapmak hepimiz için hata olur, durumdan duruma değişiyor.
 
Son düzenleme:

kosovic

Meşe Yosunu
#8
Kaliteli olduğu sürece tatlı ve sentetik parfümlere karşı değilim. Mesela By Kilian Black Phantom çok sevdiğim, tatlı bir parfüm.
 

Fatal1ty

Tanınan Üye
#9
Benim düşüncem hatta forumun genelinin de düşüncesi olabilecek bir nokta var, bizler her zaman aralığında üretilmiş 60-70 90 2000 ve sonrası her dönemi tatmak koklamak mutlaka isteriz. Zamanda yolculuk gibi bir şey aslında o günlerin havasını şişelere doldurup saklamak ve şimdi tekrar yaşamak. Ben böyle bir imkan olsa hayır demezdim. Vintage olayı o yüzden cezbediyor. Geçmişte doğallık diye bir beklenti yoktu insanlarda zaten çoğu şey doğal ve kaliteliydi. Şimdi nüfus katlandıkça katlandı rekabet mecburiyeti arttı. Köyden kente göç oluyor ama bir kısım insanlarda hobi bahçesi satın almak istiyorlar doğaya yöneliyorlar. Temiz hava aramakta doğal parfüm aramak gibi oldu.
 

Fatal1ty

Tanınan Üye
#10
Ya da bu konuları kafaya takmadan günümüzün imkanları dahilinde yaşamak gerekiyor. Şekerli koku deyince Rochas Man geliyor insanın aklına. Günümüzde narenciye yeşil ferah kokulara takmış durumdayım Nio Clive 1872 gibi