Midnight in Paris, Van Cleef & Arpels
Bu aralar Olivier Polge'un bu parfümüyle birlikteyiz, biraz daha birlikte vakit geçirip kokusu burnumda biraz daha yer edindikten sonra farklı noktalarıyla bir yorum yapabilirim. Şimdilik çok ayrıntıya girmeden kokunun geneli hakkında en çok dikkat çeken iki konuya kısaca değinmek istiyorum:
*İlki parfümün kokusuna dair en dikkat çeken, en fazla yazılan kullanıcı yorum ve geri dönüşlerden birisi: “Lastik kokusu”
Öncelikle şunu söyleyebilirim derinin üst nota olarak konumlandığı bu parfümdeki bu lastik kokusu yorumlarını parfümü koklayınca anlayabiliyorum ama yorumlarda yazılanlar kadar yoğun bir lastik kokusu hissedemedim. Genel olarak hakkında lastik kokusu yorumları yapılan başka parfümlerde de pek lastik kokusu hissedememiştim; sanırım bu, “lastik kokusu” benzeri kokuları sevdiğimden, artık burnumun daha fazlasını istemesi, genel olarak yüksek volümlü deri kokularını araması gibi sebeplerden olduğunu düşünüyorum. Bu tarz kokular beni rahatsız etseydi çok az bir kullanımda bile fark edebilirdim belki...
Konuya dönersek; bu lastik kokusu konusu ise bizi farklı bir tartışmaya götürüyor:
Kokudaki lastik kokusu, istenmeden ortaya çıkan, harmanın dengesizliğinin yol açtığı fazla sentetikliğinin verdiği başarısız bir sonuç olarak mı ele almalıyız? (Bazı parfümlerin bazı yorumlarında lastik kokusunun hissedildiğini, çok sentetik koktuğu sebebiyle eleştirildiklerini okumuştum), Yoksa lastik kokusunun, parfümde estetik bir unsur olarak kullanılması olarak mı?
Bu aslında parfümden parfüme değişebilen bir durum olabilir ama ben burada ikinci taraftayım. Çünkü, birincisi bu tarz bir deri kullanımı beni rahatsız etmiyor. Kokusunda çekici bir taraf var...
İkincisi; Paris, çok yüksek oranda Bvlgari Black parfümüne benzetilmiş. Paris, Black'tan ne kadar etkilendi? Black'a ne kadar benziyor? Tabii tartışabilir... Ama 100 tane Paris yorumu varsa 90 tanesinde Black benzerliğinden bahsedilmiş. Black ise şişesinin çevresine sarılmış lastik ile araba lastiğine benzeyen şişesi içerisinde yer alan araba lastiği kokusunu andıran kokusuyla dikkatleri üzerine çekmiş bir parfüm. "Vanilyalı araba lastiği" de denilebilir belki... Hatta parfümün şu fotoğrafı bu durumu güzel bir şekilde ifade ediyor olsa gerek (motor da olsa):
Özetle: Ben çok hissedemesem de (ya da daha fazla hissetmek isterdim diyelim) Paris’in kullanıcı yorumlarında çok fazla konuşulan, bir kısmının "Pfff... Yanmış lastik kokusu!" gibi olumsuz tavırlarla yaklaştığı bu lastik kokusunun bilinçsizce ortaya çıkan bir hata değil, Bvlgari Black'teki gibi kokuda bir estetik unsur olarak bilinçli kullanıldığını düşünüyor sempati ile olumlu yaklaşıyor, ilham verici buluyorum.
*İkinci, diğer bir konu ise gece parfümlerinde çay kullanımı…
Bir gece parfümü olarak Paris’te çay notasını ilk gördüğünde tam anlamlandıramamıştım. Aromatik, gündüz bahar parfümlerine yakışabilecek bir nota olarak gördüğüm çayın başka gece parfümlerinde de kullanıldığını görüp, kokusunu hissetmem bu konu üzerinde dikkatlerimi sürdürmemi sağladı. En son bu yıl bir gece parfümü olarak çıkan, hatta Paris parfümüyle şişe benzerliği taşıyan Hermes’in yeni L'Ombre Des Merveilles parfümünde de çay notası yer alınca artık gece parfümlerinde çay notasının yer almasının rastlantısal olmadığını düşünmeye başladım ve bu tarz kullanımının nedenini sorgulamaya başladım. Halen tam olarak emin olabileceğim bir cevap bulamasam da gece parfümlerinde özellikle "siyah çay" kullanılmasından dolayı çayın yeşil, aromatik tarzda değil kokunun siyah, karanlık yönüne katkı sağlayacak tarzda sıcak notalar ile uyumlu kullanılabileceği ve bir gece kokusuna farklı bir hava katabilecek olmasından dolayı olabilir diye düşünüyorum...