Zino Davidoff, Davidoff (Vintage)
Açılışı o kadar çarpıcıydı ki kullandığım bir gün salt bu bölümden bahsetmiş, açılışını hakkındaki bir yorumla not düşmüştüm. Bu aralar ise kokunun daha farklı patikalarında dolaşıyorum…
86' çıkışlı bu fujerde açılışın ardından elinize birer birer tutuşturulan çiçekler, centilmen bir tarzda buketleşerek sizi şaşırtıp saf güzelliğin ortasına bırakıveriyor. Güller, yaseminler, sardunyalar, papatyalar ve müge. Burası keskin aromatik bir lavantanın gökyüzüne attığı bir çizik ile serbest bıraktığı sürpriz bir çiçek yağmuru, burası biraz Atilla İlhan’dan “Nasıl iş bu? Her yanına çiçek yağmış”. Tamamen ise muhteşem bir estetik.
Kokunun majör notalarından paçulinin verdiği nemli, koyu kontrastlı biraz topraksı kirliliğin odunsu notalar ile kurumasıyla birlikte beyaz çiçeklerden esen hafif indolik rüzgar, çiçek buketine eşsiz bir karakter katarak çok boyutlu derin bir estetik oluşturuyor.
Buradaki çiçek buketi, biraz indolik esinti ile tensel zerafete doğru uzanan organik dokunuşun yarattığı çiçeklerin kirli müstehcenliğinin erotizmi kaşıyan imgesinden, duyguları, düşünceleri, düş gücünü renklendiren çiçeklerin romantizmine... Çürümüş çiçeklerin, post modern zamanda bir klasizm retropersfekti sunan realist estetiğinden, eski bir kitabın saman sarısı kağıtların arasında hatıralar saklayan kurumuş çiçeklerin nostaljisine kadar benzer çeşitli imajlardan oluşan bir imgelem buketine dönüşüyor…
Zino, tüketilemeyen meta-imge; bitmeyen bir yol, parfüm içinde parfüm, kitap gibi, her bölümü ayrı, ders niteliğinde bir fujer.