Bugün Hangi Parfümü Kullandım?

Pomak

Meşe Yosunu
Paco rabanne pour homme vintage

Bir meşe yosunu şaheseri daha güncel versiyonu ile pek benzeşmeyen işlerden,güncelleri daha sabunsu ve sentetik iken bunda hem lavanta hemde meşe yosunu çok doğal ve kullanışlı. Açılışı biraz sert başlıyor fakat daha sonra çok yumuşak bir koku haline geliyor, çıkış yılı 1973 göz önüne alındığında 2020 yazında bile halen çok kullanışlı, verdiği temizlik hissiyatı müthiş.
 
Gentleman givenchy cologne 5 ml dekanti 4 saatte tukettim. Kalıcılık ve yayılım çok kötü maalesef.

Redmi Note 6 Pro cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 

asaid

Meşe Yosunu
Vedat beyin kitabında okumuştum heralde beyaz cicekler yasemin vs, katı bir halde oldugunda dışkı ve idrarımsı kokuya yakın olurmuş kokusu aynı moleküleri taşıyormuş ozan hocam

SNE-LX1 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
beyaz çiçeklerde indole oranı %4-5 e kadar çıkabiliyor, normalde bu oranı bir parfümde indole molekülünü kullanarak vermeye çalışsanız direk dışkı tarzı bir koku ile çok kullanılabilir olmayan bir forma sokmuş oluyorsunuz parfümü, sebebi tam bilinmiyormuş. Luca Turin şöyle bir söylemi var: "'One of the many difficulties that nature has strewn in the path of perfumers is the vexed problem of indole. Indole is a small molecule made up of a hexagonal ring and a pentagonal ring fused together and nitrogen. It and its kissing cousin skatole are breakdown products of the digestion of food and are therefore found in feces. They are also found in large amounts in white flowers such as jasmine, ylang, etc possibly to attend to the eclectic tastes of pollinating insects. In the textbooks, their odor is described as, 'fecal, floral in dilution', which is nonsense: they smell like shit when in shit and like flowers when in flowers. By itself indole smells like ink and mothballs; skatole smells like bad teeth and that wonderful tripe sausage called andouilette. What, you ask, is the problem? If you measure the amount of indole in, say, jasmine oil and make up a synthetic mix with the same amount of the pure stuff, it will smell of mothballs whereas the natural one doesn't. Why? Nobody knows. But that is the main reason why white-flower reconstitutions seldom have the back-of-the-throat rasp of the real thing. Perfumers put in as much indole as they dare, but usually stop short of the full dose.'"
 

Debussy

Moderator
Yönetici
Vedat beyin kitabında okumuştum heralde beyaz cicekler yasemin vs, katı bir halde oldugunda dışkı ve idrarımsı kokuya yakın olurmuş kokusu aynı moleküleri taşıyormuş ozan hocam
Evet Mehmet hocam teşekkür ederim, yıllar önce denediğim bir yaseminde bu kadar yoğun olmasa da fark etmiş ve araştırarak gördüğümde şaşırmıştım. Diğer yandan denediğim saf yaseminlerin önemli bir kısmında bu hissiyat oldukça zayıf ya da yok denebilecek seviyede, yaseminin cinsi ve yağın elde ediş biçimi önemli bir kriter olsa gerek, bir de Patou Joy (Vintage) gibi parfümlerdeki yaseminlerde de hissediliyor :)
 

Debussy

Moderator
Yönetici
s-l225.jpg

Molinard Habanita, 1940 öncesi saf parfüm.

Sultan Pasha Tabac Grande ile beraber favori tütün parfümüm. Kendine has kuru isli tütün havasını sağlayan miskli, ambergrisli, derili, vetiverli, paçulili ağırbaşlı iskeletine karşılık olgun sıcak Madagascar vanilya, likörümsü hissiyat yaratan benzoinli çiçek akoruyla beraber tatlılık-karanlık dengesi çok başarılı kotarılmış, tatlı desen değil karanlık desen değil, ikisi bir arada ve tam ince çizgi tutturulmuş; parfüm değişken yapıdan ziyade bütün halde, bu sayede çok kompleks hissettirmese bile incelikle oluşturulduğu besbelli ve baştan sona dengeli hissediliyor. Günceli hatta 1988 reformüle sonrası fazla tatlı, feminen, dengesiz ve derinliksiz kalıyor orijinale kıyasla; zaten oldukça farklı bazı açılardan. Orijinal formülasyon olması gerektiği gibi.

Parfümün çıktığı 1920 başlarında cazın altın çağı başlıyor ve Amerika'dan Paris'e caz kulüpler bir numaralı mekanlar haline geliyor, parfüm de tam bu ortamlardan fırlamış gibi: Güzelce süslenmiş hanımların ve iyi giyimli şık beylerin oturduğu masalarda gerçek derinin kullanıldığı tabakasından çıkarılarak yakılmış kaliteli tütünlü egzotik sigaralar/purolar, ortamın dumanı sinmiş leziz Parisien tatlılar ve ruj izli bardaklardaki renkli kokteyller, hareketli ve capcanlı sıcak ortam... Parfümle aynı tarihte çıkmış Gershwin yapıtı Rhapsody in Blue ortamın fonu olur :)

 
Son düzenleme:
Cool Water, Davidoff (Vintage)

1988 yılında çıkan, bu yıldan itibaren de yakaladığı satış rakamları ve popülerliği ile bu tarz mavi renkli deniz/marine temalı parfümlerin trendini başlatmış bir efsane. Aromatik, aquatik ferah fujer olarak tanımlayabileceğim, Pierre Bourdon imzalı bu kokunun şuan eski formülasyonunu kullandığımdan dolayı, günceliyle burnuma ilk yansıyan farklarını kısaca yazmak istiyorum:

Deniz (Marine) Teması: Güncelinde fazla bir deniz havası olmadığı hatta bu deniz havasını alamayanların olduğunu, bu marine temasını iyi yansıtmadığı yönünde yorumlar gördüm. Vintage, günceline göre daha tuzlu, bu konuda daha gerçekçi, cesur, iddialı. Deniz/marine yönü çok daha fazla belirgin ve hissedilebilir.

Yeşil Tema: Beni en çok şaşırtan ise kokunun bu yönü oldu! Vintage olanında notalar, katmanlar, kokunun farklı yönleri daha belirgin. Özellikle vintage olanında yeşil notalardan oluşan akorlar çok daha zengin ve hissedilir. Yayılımını başarılı bulduğum bu kokuda nanenin hissedilebilirliği beni çok etkiledi. Biberiye, meşe yosunu, kişniş notaları da kendini ayrıksı bir şekilde hissettiriyor.

Sabunsuluk: Güncelinde bu mavi ve yeşil yönler daha basit, az bir şekilde hissedilirken sabunsu yönü çok daha baskındı. Vintage olanında da sabunsuluk, temiz koku yine mevcut, bu efektin hissedilebilirliği de yine yüksek ama vintage olanı daha başarılı marine teması ve zengin yeşil aromatik yönüyle sıradan basit sabunsu bir traş sonrası losyon kokusu olamayacak kadar kompleks ve çok yönlü bir koku.

davidhoff06-01.jpg
 

YILKANT

Administrator
Yönetici
Cool Water, Davidoff (Vintage)

1988 yılında çıkan, bu yıldan itibaren de yakaladığı satış rakamları ve popülerliği ile bu tarz mavi renkli deniz/marine temalı parfümlerin trendini başlatmış bir efsane. Aromatik, aquatik ferah fujer olarak tanımlayabileceğim, Pierre Bourdon imzalı bu kokunun şuan eski formülasyonunu kullandığımdan dolayı, günceliyle burnuma ilk yansıyan farklarını kısaca yazmak istiyorum:

Deniz (Marine) Teması: Güncelinde fazla bir deniz havası olmadığı hatta bu deniz havasını alamayanların olduğunu, bu marine temasını iyi yansıtmadığı yönünde yorumlar gördüm. Vintage, günceline göre daha tuzlu, bu konuda daha gerçekçi, cesur, iddialı. Deniz/marine yönü çok daha fazla belirgin ve hissedilebilir.

Yeşil Tema: Beni en çok şaşırtan ise kokunun bu yönü oldu! Vintage olanında notalar, katmanlar, kokunun farklı yönleri daha belirgin. Özellikle vintage olanında yeşil notalardan oluşan akorlar çok daha zengin ve hissedilir. Yayılımını başarılı bulduğum bu kokuda nanenin hissedilebilirliği beni çok etkiledi. Biberiye, meşe yosunu, kişniş notaları da kendini ayrıksı bir şekilde hissettiriyor.

Sabunsuluk: Güncelinde bu mavi ve yeşil yönler daha basit, az bir şekilde hissedilirken sabunsu yönü çok daha baskındı. Vintage olanında da sabunsuluk, temiz koku yine mevcut, bu efektin hissedilebilirliği de yine yüksek ama vintage olanı daha başarılı marine teması ve zengin yeşil aromatik yönüyle sıradan basit sabunsu bir traş sonrası losyon kokusu olamayacak kadar kompleks ve çok yönlü bir koku.

Ekli dosyayı görüntüle 3654
Cool Water sucul bir koku ancak günümüz aquaikleri gibi deli debbek değil. Aromatik yönü kurudukça o yılların tüm kokularında olduğu gibi sabunsu bir hale evriliyor. Bugün bu tür bu kadar tüketilmemiş olsa hala kullanılabilecek bir parfüm aslında. Ancak vintage olanı da dahil nostaljiden öteye bir his yaşatmıyor malesef. Keske üretimi bitirilseydi bir dönem. Bugün vintage larının peşine düşşeydik.
Başarılı anlatımınız için teşekkür ediyorum.