Bugün Hangi Parfümü Kullandım?

Evladiyelik, vicdan azabım Alex 2 kullandım. Geçtiğim heryerde koku bulutu oluştu. Bu kadar yayılım bana fazla geliyor. Araba, dükkan, ofis her yer etkisi altında. 1 hafta da burnum anca normalleşiyor.
 
Saygı duyuyorum düşüncenize.
Ancak ben gerçek monalisa olmadığını bildiğim bir tabloyu eve asmaktansa, adını kimsenin bilmediği bir ressamın tablosunu asmayı tercih ederim. Ve yaptığı işi ısıtıp ısıtıp piyasaya süren, üretkenlikten uzak ve ilk gün ki kalitesini de yakalayamayan parfümörlerden çok sıkıldım. Tabi bu benim şahsi fikrimdir. Bana kandırmaca geliyor.
Tabii ki, herkes bir görüş sahibi ve aynı şekilde düşünmek neden önemli olsun ki... Hobinin ve estetiğin güzelliği burada, şahsen eğer herkes benim gibi düşünseydi inanın bu forum benim için çok sıkıcı olurdu.

Dior Eau Sauvage Edt Vintage

Bugün havaların da güzel olmasını fırsat bilerek 70'ler den kalma bir eau sauvage kullandım. Elimde 3 farklı dönemden eau sauvage lar var 70 lerin uzun şişesi, 80 lerin turuncu kapaklısı ve 2000 lerin yine IFRA kısıtlamalarından önceki son şişe hali. Günümüzde satılan şişeleri denemedim fakat kullanıcı yorumlarında reformülasyon durumunun sadece meşe yosunu kaynaklı olduğu, kokunun ana eksenini oluşturan narenciyelerin korunduğu yönünde yani extreme versiyonda ki gibi başka bir kokuya dönüşme durumu yaşanmamış klasik olanda. Zaten belirttiğim üzere eau sauvage döneminin powerhouse kokularının aksine hiç bir zaman meşe yosunu bombası olmadı, parlak bir limon harika bir yasemin ve baharatlar parfümün ana hatlarını oluşturuyor.

Benim bugün kullandığım ilk versiyon ise ders niteliğinde bir koku, narenciyeler ve çok doğal bir limon patlamasıyla açılıyor, baharatlar en çok bu formülde hissediliyor biberiye, fesleğen o kadar doğal ve hissedilir ki acemi bir burun dahi kolaylıkla ayırt edebilir. Meşe yosunu da doğal olarak en iyi ve en güzel bu ilk şişe de kullanılmış. İçlerinden bugün bu şişeyi seçmemin bir nedeni de diğer şişelerde kısmen daha az hissedilir olan o kirli hissiyat, serin havalarda çok daha belirgin ve çok keyif verici bu şişede. Parfümün direğini oluşturan ışıltılı narenciler arkasında harika bir kirlilik saklı, usta elinden çıkma olduğu belli oluyor.

Performans ise eau sauvage ın yıllardır en çok eleştiri alan kısmı arkadaşlar, 5-6 saati anca görüyor ama 5-6 saatte verdiği keyif paha biçilmez. Vintage lerin performans canavarı olduğuna dair dönen bir şehir efsanesi var, sadece eau sauvage nezdinde değil başka parfümlerde de çıkıyor karşımıza her eski üretim mutlaka daha çok kokuyor ve çok daha performanslı gibi bir durum söz konusu değil, hatta pek çoğunda da sentetik materyal kullanımı arttıkça bence performansları da arttı. Eminim ki 2020 üretim şişe 70 ler şişesinden performans anlamında daha güçlüdür. Eau sauvage in performansından şikayetçi olanlara ise extreme versiyonunu öneririm ama günümüzde satılan şişeleri değil yine kısıtlamalardan önce ki eski üretim extreme leri, eskileri çünkü yeniler gibi farklı eksende değil tamamen klasik olanın güçlendirilmiş hali.
Çok yaşayın @Pomak İsmail hocam, burnunuza, kaleminize sağlık. Çok değerli yorumlar...
 
Zino Davidoff, Davidoff (Vintage)

Michel Almairac, yüksek gövdeli bir fujerde yapılabilecek en özgüvenli, umursamaz, cool açılışlardan birini bu parfümde gerçekleştiriyor. Bu kokunun giriş yaptığı bir ortamda herhangi bir burnun buna kayıtsız ya da güçlü kalması imkansız gibi bir şey.

İlk olarak lavanta, ada çayı ve turunçgiller ile birlikte sert, keskin aromatik sivriliğin vurduğu bu kokuyu ilk kokladığımda burnumdan kan gelmişti. Ardından, Tyler Durden’dan yumruk yiyen bir Fight Club üyesi gibi burnumu, elimi, yüzümü silip, kravatımı düzelterek bu maskülen-centilmen parfümün karşısına geçip kokunun vermiş olduğu aynı kendisi gibi beyefendi bir eda ile teşekkür etmiştim.

Guerlain tayfasından görebileceğimiz bu tarz özgüvenli bir açılış ile bu yapı dışında karşılaşmak çok hoş bir sürpriz…

Guerlinade çizgisi gizli “x” molekülleri düzeyinde bir imzaya sahip olsa da özellikle Zino’nun açılışındaki turunçgiller, özellikle bergamot ve kapanışındaki vanilya ile bu çizgiye eklemlenebilecek, en azından yakışabilecek bir DNA’ya sahip. Guerlain koleksiyonu retrospektifinde bir yere bu parfümü koysak, ne kadar çok yakışabileceğiniz hayal etmek zor olmasa gerek. Kuşkusuz Zino, her yerde ve her zaman hiç sırıtmayacak ve saygıyla anılacak bir klasik olma statüsünü devam ettirebilecek bir güce, duruşa sahip.

Gerçi bu parfüm de en nihayetinde imza isim Michel Almairac ve dönemin efsane imza marka ismi Davidoff’un bir buluşması…

Açılışının keskin, asidik yapısından dolayı kokunun ilk bölümlerini sevmeyenler azımsanmayacak sayıda, çokça da ardından gelen güzellikler için bu açılışa sabredildiğinden bahsediliyor. Bu yorumları anlıyorum… Ama bu açılış bana 60’lı yıllardaki Fransız Yeni Dalga yönetmenlerinin kamerayı doğru yön olan sağa çekmesi yerine sola çekmelerini hatırlatıyor ya da besteci Şostakoviç'in sert, keskin yaylılarını. Ben bu tarz kullanımda biraz sanatsal bir yön seziyor, saygı duyuyorum ve de şu perspektiften bakmayı tercih ediyorum: Eğer bu açılış olmasaydı kalp ve dry-down bölümünün güzelliği bu kadar açığa çıkmaz, sonraki bölümlerden bu kadar zevk alamazdık. Sonuçta, bir resim imgeleminde de estetik, salt yeşilin kendisi değil, diğer renklerin yanındaki yeşilin estetiğidir.

Açılışı dahi saatlerce konuşulacak, tüketilmesi zor bir kokunun bugün keskin patikalarında yürüyüşteydim... Zino; bitmeyen bir yol, parfüm içinde parfüm, kitap gibi, her bölümü ayrı, ders niteliğinde bir fujer.

zino-afis-yen.jpg
 
Son düzenleme:
Franck Boclet Tobacco
Tobacco Vanille nin birebir aynısı ama daha sevilebilir bir o kadar tatlı bir tütün parfümü fakat T.V. gibi sert değil. Parfümü beğendim tatlılığı bir tık düşürseler ve kalıcılığı yeterli olsa şişeli alınabilir belki. Şimdilik bunun yerine Arabesque tercih ederim ilerde değişir mi tercihim bilemem.

Redmi Note 6 Pro cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 
MFK Grand Soir
Son bir kaç yıldır,havalar soğuduğunda elimin gittiği ilk parfüm bu oluyor.Parfümün sıcak ve insanı saran hissiyatından mıdır bilmiyorum fakat mevsim geçişlerinden sonra ilk üşümemde aklıma gelen parfüm Grand Soir oluyor.Benim zevkime doğrudan hitap etmesede,Jovoy Remember Me ve Nishane Ani ile birlikte en sevdiğim 3 gurme havasında,sıcak parfümden biri.Gözlemlediğim kadarıyla parfümlerim içerisinde genel beğenisi en yüksek olanlardan biri Grand Soir.Lineer bir parfüm olduğu için yüksek fiyatının hakkını verip vermediği tartışılır fakat o paraya değmez diye karar kılınsa bile,ufak bir dekant aldırıp ara sıra özledikçe kendini koklattıracak kadar çekici bir koku.
 
Enigme Pierre Cardin

Enfes bir parfüm daha. Tam bir beyefendi kokusu. Lavanta meşeyosunu sedir ve hemen ardından oluşan sabunsu yapısı beni benden aldı.

Şişeli alsaydım keşke dediklerimden. Hani "discover gem" derler ya o hesap.
 

M-rah

Meşe Yosunu
Evladiyelik, vicdan azabım Alex 2 kullandım. Geçtiğim heryerde koku bulutu oluştu. Bu kadar yayılım bana fazla geliyor. Araba, dükkan, ofis her yer etkisi altında. 1 hafta da burnum anca normalleşiyor.
Kesinlikle katılıyorum bende de aynı etki yaratmıştı. TF Black orchid' ten sonra sillagesi en yüksek parfüm statüsüne girmiş bir çalışma :sneaky:
 

vagonlar

Moderator
Yönetici
La Curie Faunus kullandım. En sevdiğim odunsu parfümlerden. Açılışındaki o yeşil ile kuru arasında kalmış saman, talaş misali işlenmiş kremsi sedir, rahatsız etmeyen metalik oud, her yönü ile şahane. Kıyısından köşesinden bile parfümde tatlılığa dayanamayan kişiler için güzel bir tercih olur.
 

Pomak

Meşe Yosunu
Jacomo de Jacomo Vintage

Kapağı siyah yazıları mavi 80 lerdeki şişesinden jacomo de jacomo kullandım bugün. Karanlık ve tozlu yapısıyla kış ve sonbahara çok yakışan tütsülü haliyle döneminin fujerlerinden ayrılan bir parfüm. Bazı yorumlarda azzaro ph, drakkar noir tarzı benzetmeler yapılıyor ama bence alakası yok, evet lavantadan kaynaklı sabunsu bir hissiyat az da olsa var fakat onun haricinde bolca baharat ve karanlık bir deri parfümü JdJ, özellikle açılışında ki yoğun kuru karanfil kokusu etkileyici, hatta bugüne kadar kokladığım en gerçekçi karanfil kokusu da diyebilirim, günümüzde yüksek meblağlar ödeyerek satın aldığımız ve bizlere doğallık sunduğunu iddia eden nişlerin önünde ceket iliklemesi gereken bir açılışı var.

Karanfil patlaması etkisini kaybettikçe parfümün genel karakteristiği de ortaya çıkıyor bu kısımda en çok hissedilen parfümün o küflü topraksı ve yeşil kokmasını sağlayan paçuli ve meşe yosunu birlikteliği. Yine bu kısımda karanlık ve hayvansal bir deri kullanımı mevcut. İlla bir kokuya benzetmek gerekirse, özellikle açılıştan sonraki bu yeşil baharatlı evrelerinde Aramis'in Havanası nı anımsatıyor.

Parfümü aslında tam olarak tarif etmek biraz zor, döneminden dolayı çok fazla materyal kullanımı var kokuda. Bu durum bazı parfümlerde karmaşıklığa yol açarken bazılarında da bütünsel olarak çok iyi işler ortaya çıkıyor Jacomo nun da bu anlamda iyi işlerden olduğunu söyleyebilirim kanaatimce. Parfüm 80 ler parfümü gibi değil de sanki indie bir parfüm evinden çıkmış derili, tütsülü, karanlık bir niş gibi kokuyor.

Jacomo de jacomo'nun tasarımını Kenzo ph dan tanıdığımız Christian Mathieu yapmış, Performansı özellikle ilk başlarda yoğun karanfilden kaynaklı saldırgan fakat daha sonra tene yaklaşıyor.